18 Ocak 2020 Cumartesi

Bebek Pişik Sorunu ve Tedavi


Bebeklerde ve yeni doğanlarda pişik, annelerin en çok merak ettiği konuların başında gelir. Peki, bebeklerde pişik neden olur? Pişik nasıl geçer? Bilinmesi gerekenleri haberimizde bulabilirsiniz…
BEBEKLERDE PİŞİK NEDEN OLUR?
Bebek cildinin hassas olması, sürekli ıslak kalan bez ve hava almayan deri pişik adı verilen lezyonlara sebep olur. Pişik, cildin sürekli ıslak ve havasız kalmaya karşı verdiği bir tepkidir. Bu tepkinin deri üzerindeki görüntüsü kabarcıklar, kızarıklık hatta yara şeklinde olabilir. Bebeklerde pişik oluşumu başlamadan önce hafif bir kızarıklık söz konusu olur. Bölgesel kızarıklık bir süre sonra kabarcıklara dönüşür.
BEBEKLERDE PİŞİK NASIL GEÇER?
Bebeklerde pişiği önlemenin en iyi yolu, bebek bezi alanını temiz ve kuru tutmaktır. Bebeğiniz pişik olduğunda ise önceliğiniz doktoruna götürmek ve uygun tedavi yöntemlerini denemek olmalıdır. Bunların dışında birkaç basit önlem bebeğinizin yaşadığı pişik sorununu azaltmanıza yardımcı olabilir.
İşte yapılması gerekenler:
* Islak veya kirli çocuk bezlerini derhal çıkarın.
* Bebeğin altını bir süre bağlamamak, bir çarşaf ya da temiz bez üzerine altı açık olarak bırakmak ve cildin hava almasını sağlamak faydalı olabilir.
* Bebek bezi seçerken bebeğinizin kilosuna ve yaşına dikkat edin.
* Bebeğin altını temizlemek için ıslak mendil gibi zararlı ürünleri kullanmak yerine yıkayarak ya da ıslak bir pamuk yardımıyla temizleyebilirsiniz.
* Temizlik mendili kullanılacaksa en yumuşak olanları tercih edilmelidir. Kokulu ve alkol içerikli olanlar tercih edilmemelidir.
* Pişik varken bez bölgesini sabunla yıkamayın.
* Bebeğinizde bebek pudrası kullanmaktan da kaçının.
* Bebek bezini sık sık – ideal olarak her 2 saatte bir – ve her kakadan sonra değiştirin.
* Çocuk bezini değiştirdikten sonra ellerinizi iyice yıkayın
* Bebeğin altını temizledikten sonra kalın, koruyucu bir merhem veya krem ​​tabakası sürmek, idrarın pişik olan yerlere ulaşmasını ve döküntüleri daha fazla tahriş etmesini önler. İki tür pişik kremi vardır: petrol bazlı ürünler ve çinko oksit içeren ürünler. Etkili pişik kremlerinin birçoğunda çinko oksit kullanılır. Çinko oksitli kremler yenidoğan döneminde, yani 4 haftalık bebekler için %10-15, daha sonraki aylardaki bebekler için %20-40 oranında olmalı. Çinko asit alerji yapmaz, cildi yakmaz, toksik etkisi yoktur ve onarıcıdır.
Bebeğiniz pişik olduğunda bitkisel yöntemleri de deneyebilirsiniz.
Bunlardan bazıları şunlardır:
* Zeytinyağı, E vitamini yağı, badem yağını pişiklerin üzerine hafifçe sürebilirsiniz. Özelikle zeytinyağını ısıtın ve bir kabın içerisinde soğutun ardından pişiklere sürün. Bebeğin pişik olduğu dönemlerde hakiki zeytinyağını gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz.
* 1 damla gül yağı ile şeftali yağını incelterek bebeğin pişik bölgelerine sürmek pişiğin etkisini hafifletebilir.

Aldara Krem


Siğil oluşturan tümörlere karşı etkisi olan bu krem virüslerden genital bölgeyi arındırarak siğillerin iyileşmesini sağlamaktadır. Aktinik keratoz rahatsızlığının belirtilerini azaltma gibi bir etkisi de bulunmaktadır.
Kişilerin genital bölgelerinde ortaya çıkan siğilleri tedavi etmek amacıyla doktorlar tarafından önerilen bu krem yalnızca eczanelerden temin edilebilmektedir. Doktor tavsiyesi dışında kesinlikle kullanılmamalıdır. Aldara Krem muadili, çoğu kaynağa göre olmadığı bilinmekte ve söylenmektedir.
Aldara Krem yan etkileri birçok ilaçta da olabileceği gibi bu üründe de vardır. Deneyimlenen yan etkiler şöyle;
  • İshal
  • Baş dönmesi
  • Yorgunluk
  • Cildin Sertleşmesi
  • Saç kaybı
  • Mide ekşimesi
  • Tedavi edilen bölgede renk değişimi (rengin açılması ve koyulması gibi…)
  • Uygulama yapılan bölgede ciddi ağrılar
  • Kişide mide bulantısı ve kusma
Eğer bu kremi genital bölgede ortaya çıkan siğillerin tedavisi için kullanıyorsanız birçok kişide ortaya çıkabilen yan etkilerle de karşılaşabilirsiniz. Örneğin; Aldara Krem kızarıklık, kaşıntı, yanma hissi, ciltte pul pul dökülme, ufak haldeki açık yaralar, bölgenin kabuk bağlaması gibi etkiler gözlemlenebilir. Bu gibi durumlarda doktorunuza danışmakta fayda vardır. Yapılan gözlemlere göre bu etkilerin genel olarak 2 hafta içerisinde kendiliğinden geçtiği gözlemlenmiştir.

ALDARA KREM NASIL KULLANILIR?

Aldara krem kullanmadan önce mutlaka ellerin steril olmasına dikkat edilmeli ve yıkanılmalıdır. Uygulama yapılan tedavi bölgesi herhangi bir bez veya bandaj ile kapatılmamalı doktorun tavsiye ettiği şekilde kullanmaya özen gösterilmelidir. İlacın uzun süre kullanılması ciddi cilt reaksiyonlarına neden olabilmektedir.
  • Aldara Krem reçetesiz alınır mı?
Aldara Krem reçete ile alınabilen bir ilaçtır. Doktor tavsiyesi dışında kesinlikle kullanılmaması gerekmektedir. Ancak hastalığınızın tedavisinde etkisi olacağı doktor tarafından doğru görülür ve bunun adına reçete yazılır ise eczanenizden temin edebilirsiniz.
  • Aldara Kremin adet döneminde kullanımı
Konu ile ilgili doğru bilgiyi ancak doktorunuz verebilmektedir. Bu gibi konularda kesinlikle internet üzerinde yazan bilgilere değil bizzat uzman bir doktorun sözünü dikkate almanız gerekmektedir.
  • Aldara Krem ödenme şartı
SUT 2008, 12.7.14.C bendine göre "İmiquimod (Adlara) (Yalnız bu madde kapsamında ödenir.) yüzeysel bazal hücreli korsinom tedavisinde, cilt Hastalıkları Uzman Hekiminin yer aldığı Sağlık Kurulu raporuna dayanılarak cilt hastalıkları uzman hekimlerince reçete edilir." Denilmektedir. Bu etken maddeyi içeren reçetelerin karşılarken dikkat edilmesi önemle rica olunur.
  • Aldara Kremi devlet ödüyor mu?
Bununla ilgili herhangi bir bilgi kaynaklarımızda yer almamaktadır ancak detaylı bilgili size en yakın eczanelerden danışarak sağlabilirsiniz…
  • Aldara Krem kaç günde etki eder?
Aldara krem etkisi hastalığın boyutuna göre değişmektedir. Genital siğil tedavisinde kullanılan bu krem genel olarak 8 haftada iyileşme gösterirken, erkek hastalarda bu süre 12 haftaya kadar çıktığı gözlemlenmiştir. Ancak biraz önce de söylediğimiz gibi bu durum kesinlikle hastalığın boyutuyla ilgili olup net bir süre verilememektedir.

Uçuk sorunu yaşayanlar dikkat!


Bağışıklık sisteminin zayıflaması, yorgunluk, demir eksikliği gibi nedenlerin tetiklediği aft ve uçuklar, ülkemizde her 10 kişiden 3’ünde ortaya çıkıyor.
Sık sık aft ve uçuk sorunu yaşayanlara uyarı!
Sık aft ve uçuk sorunu yaşayanların hekime başvurmasının, altında yatan nedenlerin tespiti için önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ziya Mocan, şu uyarılarda bulunuyor:
“Aft ağız içinde, diş etlerinde, iç yanakta ve dilde oluşan oldukça ağrılı ülserleşmiş lezyonlardır. Bu lezyonlar dudaklarda olursa buna uçuk denir. Solgun beyaz şekilde oluşurlar ve kenarlarında yoğun bir kırmızı hakimdir. Aft bir virus mikrobu olduğu için antibiyotikle tedavi edilmez. Antiviral tedavi faydalıdır.”
Prof. Dr. Ziya Mocan aft ve uçukların oluşma nedenleri ve tedavide etkili bitkileri anlattı:;
GENÇLERİ SEVİYOR
Nüfusun yüzde 15-28’i arasında görülen aftlar daha çok 18-26 yaş arasındakileri gençleri tehdit ediyor. B12 ve demir eksikliği durumunda aft ve uçuğun iyileşmesi yavaşlar; görülme sıklığı artar. Aşırı duygusallık, adet dönemi ve stresli çalışma koşulları aft oluşumunu tetikler. Aşırı tuzlu ve baharatlı yiyecekler aftın oluşmasında etkendir. Ani korkular ve heyecanlar da uçuklara neden olabilir.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
-Aftların oluşumunu önlemek ve çabuk iyileşmesini sağlamak için günde 2 kez karbonatlı su ile gargara yapın.
-Yarım bardak suya 2 tatlı kaşığı kaya tuzu ilave edilerek 2 saatte bir gargara yapılabilir. Bu gargara antiseptik etkisi gösterecektir.
-Kırkkilit otunu kaynatın ve günde 2 kez ağzınızı bu suyla çalkalayın.
-Sarımsak antiseptik özelliğinden dolayı ezilerek aftlı bölgeye sürüldüğünde tedavi edici olacaktır. Aşırı soğuk ve sıcak gıdaları tüketmekten kaçının.
-Domates, çilek, kahve, çikolata gibi gıdalar ağız yaralarını tetikleyebilir, acısını artırabilir.
AYLARCA SÜREBİLİR
Aft ve uçukların kendiliğinden iyileşme süreleri 7- 10 gün kadardır. Ancak aftların büyük olması durumunda bu süre 4-5 haftaya kadar uzayabilir. Evde hazırlayacağınız bazı karışımlar bu sürenin kısalmasına yardımcı olabilir.

Behçet Hastalığı Körlük Nedeni Olabilir


Gözde kızarıklık, ağrı ve bulanık görmeyle kendini gösteren görme tabakasında iltihaplanma, verilen tedaviler sonucunda tümüyle geçmiyor ya da iyileştikten sonra tekrarlıyorsa dikkatli olun.Behçet hastalığının önemli belirtilerini oluşturan bu tablo, geç fark edilir ve iyi tedavi edilmezse körlüğe sebep oluyor.
Diz ve ayak bilek ekleminde şişlik, ağız içinde sık ve çok fazla aft oluşumu, yaygın büyük sivilceler ve ağrılı sıcak cilt altı bezeleri behçet hastalığının belirtileri. Acıbadem Hastanesi Romatoloji Uzmanı Dr. Selda Öktem, hastalığın ilk başladığı yıllarda daha şiddetli yakınmalara neden olduğunu, ilerleyen zamanlarda ise daha selim olma eğilimi taşıdığını ifade ediyor.
Dr. Öktem, tedavinin ihmal edilmesi sonucunda hastanın görme kaybı yaşayacağını ve yürümekte zorlanacağını belirtiyor. Öktem, behçet hastalığının kronik bir hastalık olduğu için tamamen yok edilemediğini ancak ilaç tedavileri sayesinde belirtilerin kontrol altında tutulabildiğini vurguluyor.

Sistit Nedir? Sistit Tedavisi


SİSTİT NEDİR? NEDEN OLUR *

Çoğu zaman, iltihaplanma bakteriyel bir enfeksiyondan kaynaklanır ve buna idrar yolu enfeksiyonu (İYE) denir. Mesane enfeksiyonu ağrılı ve sinir bozucu olabilir ve enfeksiyon böbreklerinize yayılırsa ciddi bir sağlık sorunu haline gelebilir. Sistit, belirli ilaçlara, radyasyon terapisine, hijyeni için kullanılan ürünlere ya da hijyen tekniklerine bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bunun yanı sıra, sistit, başka bir hastalığın komplikasyonu olarak da ortaya çıkabilir. Bakteriyel sistit için olağan tedavi antibiyotiklerdir. Diğer sistit tiplerinin tedavisi altta yatan nedene bağlı olarak değişiklik gösterir.

SİSTİTİN BELİRTİLERİ NELERDİR?*

Bazı kadınlar, yılda 3’ten fazla tekrarlayan sistit nöbeti geçirebilir. Ağrı, yanma hissi gibi belirtileri olan sistit, müdahalede geç kalındığı takdirde böbreklere zarar vererek tedaviyi oldukça güçleştiriyor. Çoğu durumda, sistitin geri dönmesinin belirgin bir nedeni yoktur. Genellikle mesane veya savunma (bağışıklık) sisteminizde tanımlanabilecek bir sorun yoktur. Vücudun mesaneye giren ve enfeksiyona neden olan bakterilere direnme yeteneğinde hafif bir değişiklik olabilir. Vücudun savunmasındaki küçük bir değişiklik, dengeyi enfeksiyona neden olmak için bakteriler lehine çevirebilir. Mesane veya böbrek problemleri sistitin tekrarlamasına neden olabilir. Örneğin; böbrek taşları veya idrarın birikmesine ve düzgün tahliye edilmemesine neden olan durumlar.

SİSTİT HAMİLELİK SIRASINDA DAHA SIK GÖRÜLÜR *

Hormonlar; vajina, mesane ve idrar yolu östrojen adı verilen kimyasal maddeye (hormona) yanıt verir. Menopozdan sonra, vücuttaki östrojen seviyeleri azaldığında, bu organların dokuları incelir, zayıflar ve kurur. Bu değişiklikler tekrarlayan sistit riskini artırabilir. Sistit, idrar yolundaki değişiklikler nedeniyle hamilelik sırasında da daha sık görülür.

CİNSEL İLİŞKİDEN SONRA… *

Cinsel ilişki bazı kadınlarda sistit olasılığını artırır. Bazı kadınlar cinsel ilişki sonrası bir gün içinde sistite yatkın olduklarını fark ederler. Bu kısmen mikropları (bakterileri) mesaneye itebilecek hareketlerden kaynaklanabilir. Ayrıca idrar çıkış borusunda (üretra) hafif hasarlar olabilir. Bu hafif hasar, bakterilerin gelişmesini teşvik eder. Spermisitler veya diyafram kontraseptifleri kullanılırsa vajina içindeki ve çevresindeki normal mukus da hassas olabilir. Sistit gelişme olasılığını azaltmak için cinsel ilişki yaptıktan sonra mesanenizi boşaltmak için tuvalete gidin. Doğum kontrolü için diyafram kullanmayın. Diğer doğum kontrol yöntemleri hakkında bilgi almak için doktorunuza başvurun.

YANLIŞ TEMİZLİK İDRAR YOLU ENFEKSİYONUNA NEDEN OLUR *

Kadının dış idrar yolunun anatomik olarak erkek dış idrar yoluna göre daha kısa olması, bakterilerin mesaneye ulaşmasını kolaylaştırarak mesane iltihabına neden oluyor. Bu nedenle hastalık en çok kadınlarda rastlanıyor. Özellikle üreme çağındaki kadınları tehdit eden idrar yolu enfeksiyonuna yol açan etkenler arasında tuvalet alışkanlıkları ilk sıralarda yer alıyor. Tuvalet sonrası, arkadan öne doğru yapılan temizlik, anüs çevresindeki organizmaları vajinaya taşıyarak sistite neden oluyor. Bu yüzden temizliğin önden arkaya doğru yapılması gerekiyor. Bunun yanı sıra cinsel ilişki sırasında meydana gelen mekanik travmalar ve ilişki ile genital bölgedeki yuvalanan bakterilerin mekanik olarak dış idrar yoluna taşınması da enfeksiyona olan eğilimi arttırıcı etkiye neden oluyor.

İDRAR YOLU ENFEKSİYONU TEDAVİ EDİLMEZSE… *

İdrar yolu enfeksiyonu olan hastalarda; sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma ve sızı, idrarın bitmeme hissi, kanlı gelmesi, idrar renginde koyulaşma ve bulanıklık, cinsel ilişki esnasında ağrı gibi şikayetler baş gösteriyor. Hastalığa müdahalede geç kalındığı takdirde bakteriler böbreklere ulaşıyor. Bunun da kişide, ateşle birlikte daha ağır seyreden ve hastane yatışı gerektiren enfeksiyonların gelişmesine neden olabiliyor.

SİSTİTİN TEDAVİ YOLLARI NELERDİR? *

Tedavide genellikle antibiyotikler ve idrar yolu temizleyicileri kullanılıyor. Uygun tedavi planlaması sonucunda şikayetler 24 saat içinde ortadan kalkıyor. Tedaviye geç kalınması ya da bilinçsiz uygulamalar yapılması sonucunda hastalık ilerleyebiliyor ve böbreklere yayılarak kronikleşebiliyor.
İdrar yolu enfeksiyonu belirtilerinden herhangi birinin görülmesi durumunda vakit kaybetmeden doktora başvurulması gerekir. Yapılan tetkikler ve çıkan sonuçlara göre belirlenen tedavi doğru şekilde uygulandığında kişinin tüm şikâyetleri ortadan kalkıyor. İdrar yolu enfeksiyonu yaşamamak için bol su içilmesi ve hijyen kurallarına dikkat edilmesi gerekir.

Vajinal Kaşıntı Nedir?


"Vajinal kaşıntı, rahatsız edici maddeler, enfeksiyonlar veya menopoz nedeniyle sıklıkla ortaya çıkan rahatsız edici ve bazen ağrılı bir semptomdur. Birçok kadının başına gelen bu sorunu, nedenlerini ve tedavisini Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Özay Oral anlattı. "

Vajinal kaşıntı, rahatsız edici maddeler, enfeksiyonlar veya menopoz nedeniyle sıklıkla ortaya çıkan rahatsız edici ve bazen ağrılı bir semptomdur.
Bazı cilt bozuklukları veya cinsel yolla bulaşan hastalıkların (CYBH) bir sonucu olarak da ortaya çıkabilir. Nadir durumlarda, stres veya vulvar kanseri nedeniyle vajinal kaşıntı gelişebilir.
Çoğu vajinal kaşıntı endişe nedeni değildir. Bununla birlikte, kaşıntı şiddetli ise veya altta yatan bir durumunuz olduğundan şüpheleniyorsanız doktorunuza veya jinekoloğa başvurmalısınız.
Doktorunuz bir muayene ve test yoluyla vajinal kaşıntı nedeninizi belirleyebilir. Ayrıca bu rahatsız edici semptom için uygun tedavileri önerebilir.
Vajinal kaşıntı nasıl oluyor?
Burada vajina ve çevresindeki kaşıntı için olası nedenlerden bazıları.
İrritanlar
Vajinayı tahriş edici kimyasallara maruz bırakmak vajinal kaşıntıya neden olabilir. Bu tahriş edici maddeler vajina dahil vücudun çeşitli bölgelerinde kaşıntılı bir döküntü oluşturan alerjik reaksiyonu tetikleyebilir. Yaygın kimyasal tahriş ediciler şunları içerir:
Sabun
Köpük banyoları
Kadın spreyleri
Duş
Gebelik önleyici fitil, krem, jel
Kremler
Merhem
Deterjanlar
Kumaş yumuşatıcılar
Kokulu tuvalet kağıdı
Diyabet veya idrar kaçırma varsa, idrarınız da vajinal tahrişe ve kaşıntıya neden olabilir.
Cilt hastalıkları
Egzama ve sedef hastalığı gibi bazı cilt hastalıkları, genital bölgede kızarıklığa ve kaşıntıya neden olabilir.
Atopik dermatit olarak da bilinen egzama, öncelikle astımı veya alerjisi olan kişilerde ortaya çıkan bir döküntüdür. Döküntü pullu bir dokuya sahip kırmızımsı ve kaşıntılıdır. Egzama olan bazı kadınlarda vajinaya yayılabilir.
Sedef hastalığı, kafa derisi ve eklemler boyunca pullu, kaşıntılı, kırmızı lekelerin oluşmasına neden olan yaygın bir cilt durumudur. Bazen, bu semptomların salgınları vajinada da ortaya çıkabilir.
Mantar enfeksiyonu
Maya, normal olarak vajinada bulunan doğal olarak oluşan bir mantardır. Genellikle sorun yaratmaz, ancak büyümesi kontrol edilmediğinde rahatsız edici bir enfeksiyon ortaya çıkabilir. Bu enfeksiyon, vajinal maya enfeksiyonu olarak bilinir. Kadınların yaşamlarının bir noktasında 4 kadından 3'ünü etkileyen çok yaygın bir durumdur.
Enfeksiyon genellikle bir antibiyotik kürü aldıktan sonra ortaya çıkar, çünkü bu tür ilaçlar kötü bakterilerle birlikte iyi bakterileri yok edebilir. Maya büyümesini kontrol altında tutmak için iyi bakterilere ihtiyaç vardır. Vajinadaki mayanın aşırı büyümesi, kaşıntı, yanma ve topaklı akıntı gibi rahatsız edici semptomlara neden olabilir.
Bakteriyel vajinozis
Bakteriyel vajinoz (BV) vajinal kaşıntı için başka bir yaygın nedendir. Vajinal bir mantar enfeksiyonu gibi BV, vajinada doğal olarak oluşan iyi ve kötü bakteriler arasındaki dengesizlik ile tetiklenir.
Durum her zaman semptomlara neden olmaz. Semptomlar ortaya çıktığında, tipik olarak vajinal kaşıntı ve anormal, kötü kokulu bir akıntı içerirler. Akıntı ince ve donuk gri veya beyaz olabilir. Bazı durumlarda, köpüklü de olabilir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar
Korunmasız cinsel ilişki sırasında çok sayıda cinsel yolla bulaşan hastalık bulaşabilir ve vajinada kaşıntıya neden olabilir. Bunlar:
Klamidya
Genital siğiller
Belsoğukluğu (Gonore)
Genital herpes
Trikomoniyaz  
Bu durumlar ayrıca anormal büyüme, yeşil veya sarı vajinal akıntı ve idrar yaparken ağrı gibi ek semptomlara neden olabilir.
Menopoz
Menopoz veya menopoz sonrası kadınlar vajinal kaşıntı riski daha fazladır.
Bu, menopoz sırasında ortaya çıkan ve vajinal atrofiye yol açan östrojen seviyelerinin azalmasından kaynaklanmaktadır. Bu, aşırı kuruluğa yol açabilecek mukozanın incelmesidir. Kuruluk, tedavi görmüyorsanız kaşıntı ve tahrişe neden olabilir.
Stres
Fiziksel ve duygusal stres vajinal kaşıntı ve tahrişe neden olabilir, ancak bu çok yaygın değildir. Stres bağışıklık sisteminizi zayıflattığında sizi kaşıntıya neden olan enfeksiyonlara daha yatkın hale getirebilir.
Vulva kanseri
Nadir durumlarda, vajinal kaşıntı vulvar kanserinin bir belirtisi olabilir. Bu, kadın cinsel organlarının dış kısmı olan vulvada gelişen bir kanser türüdür. Vajinanın iç ve dış dudaklarını, klitorisi ve vajinanın giriş kısmını içerir.
Vulva kanseri her zaman semptomlara neden olmayabilir. Bununla birlikte, semptomlar ortaya çıktığında, vulvar bölgede kaşıntı, anormal kanama veya ağrı içerebilir.
Vulva kanseri doktorunuz erken evrelerde teşhis koyarsa başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Bu, yıllık jinekolog muayenelerinin zorunlu olmasının bir başka nedenidir.
Vajinal kaşıntı hakkında doktorunuzu ne zaman görmelisiniz?
Kaşıntı günlük yaşamınızı veya uykunuzu bozacak kadar şiddetli ise, doktorunuzu vajinal kaşıntı için görmek önemlidir. Çoğu neden ciddi olmasa da, vajinal kaşıntı rahatsızlığını azaltabilecek bazı tedaviler vardır.
Vajinal kaşıntı bir haftadan fazla devam ederse veya kaşıntılarınız aşağıdaki semptomlarla birlikte ortaya çıkarsa, doktorunuza da başvurmalısınız:
Vulvadaki ülserler veya kabarcıklar
Genital bölgede ağrı veya hassasiyet
Genital kızarıklık veya şişme
İdrara çıkma sorunu
Olağandışı bir vajinal akıntı
Cinsel ilişki sırasında rahatsızlık
Randevunuz sırasında doktorunuz neler sorar?
Doktorunuz size ne kadar şiddetli oldukları ve ne kadar sürdüğü de dahil olmak üzere belirtilerinizi soracaktır. Size cinsel aktivitelerinizi de sorabilirler. Ayrıca pelvik muayene yapmaları da gerekecektir.
Pelvik muayene sırasında doktorunuz vulvayı görsel olarak inceler ve vajinanın içinde görmek için bir spekulum kullanabilir. Vajinaya eldivenli bir parmak sokarken karnına basabilirler. Bu üreme organlarını herhangi bir anormallik açısından kontrol etmelerini sağlar. Doktorunuz ayrıca vulvadan bir cilt dokusu örneği veya analiz için akıntı örneğini de toplayabilir. Ayrıca kan veya idrar testleri yapabilir.
Vajinal kaşıntı için tıbbi tedavi;
Doktorunuz vajinal kaşıntılarınızın altında yatan nedeni bulduğunda, tedavi seçeneklerini önerecektir. Tedavi, soruna neden olan duruma bağlıdır.
Vajinal mantar enfeksiyonları
Doktorunuz vajinal mantar enfeksiyonlarını antifungal ilaçlarla tedavi edebilir. Bunlar kremler, merhemler veya haplar dahil olmak üzere çeşitli formlarda gelir.
Bununla birlikte, doktorunuz size hiçbir zaman bir mantar enfeksiyonu teşhisi koymadıysa, reçetesiz satılan herhangi bir ilaç almadan önce doktorunuzla konuştuğunuzdan emin olun.
Bakteryel Vaginozis
Doktorlar genellikle BV'yi antibiyotiklerle tedavi eder. Bunlar ağızdan aldığınız haplar veya vajinaya eklediğiniz kremler olarak gelebilir. Kullandığınız tedavi türünden bağımsız olarak, doktorunuzun talimatlarını izlemeniz ve tüm ilacı tamamlamanız önemlidir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH)
CYB Hastalıklar antibiyotikler, antiviraller veya antiparaziterlerle tedavi edebilirsiniz. İlaçlarınızı düzenli olarak almanız ve enfeksiyonunuz veya hastalığınız temizlenene kadar cinsel ilişkiden kaçınmanız gerekir.
Menopozda
Menopoza bağlı kaşıntı östrojen kremi, tabletler veya vajinal halka eki ile tedavi edilebilir.
Diğer nedenler
Diğer vajinal kaşıntı ve tahriş türleri sıklıkla kendi başlarına görülür.
Bu arada, iltihabı azaltmak ve rahatsızlığı azaltmak için steroid kremleri veya losyonları uygulayabilirsiniz. Bununla birlikte, bunları ne kadar kullandığınızı sınırlandırmalısınız çünkü aşırı kullanmanız durumunda kronik tahrişe ve kaşıntıya neden olabilirler.
Vajinal kaşıntı için evde yapılabilecek şeyler:
İyi hijyen ve yaşam tarzı alışkanlıkları ile vajinal kaşıntı nedenlerinin çoğunu önleyebilirsiniz. Vajinal tahrişi ve enfeksiyonu önlemek için evde atabileceğiniz birkaç adım vardır:
Genital bölgenizi yıkamak için ılık su ve hafif bir temizleyici kullanın.
Kokulu sabunlardan, losyonlardan ve köpük banyolarından kaçının.
Vajinal sprey ve duş gibi ürünleri kullanmaktan kaçının.
Yüzdükten veya egzersiz yaptıktan hemen sonra ıslak veya nemli kıyafetleri çıkarın.
Pamuklu iç çamaşırı giyin ve iç çamaşırınızı her gün değiştirin.
Mantar enfeksiyonlarına yakalanma olasılığını azaltmak için yoğurt yiyin.
Cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanın.
Büyük tuvalet sonrası daima önden arkaya silinin.

Çocuklarda atopik dermatit (alerjik egzema) nasıl geçer?


Bebeklikte egzama ile kendini gösteren atopi, önlem alınmaz ise erişkin yaşta solunumsal alerjiler, astım ve egzemaya ilerleyebilir. Dermatoloji Uzmanı Dr. Hacer Köksal bebeklerde dermatolojik sorunların başında gelen atopik dermatit (alerjik egzema) hakkında bilgi verdi.

Dermatoloji Uzmanı Dr. Hacer Köksal, pediatrik dermatolojinin en çok karşılaştığı sağlık sorunlarının başında atopik dermatit ya da diğer adıyla alerjik egzamanın geldiğini söyledi. Dr. Köksal, “Bebeklikte egzama ile kendini gösteren atopi, önlem alınmaz ise erişkin yaşta solunumsal alerjiler, astım ve şiddetli egzamalara ilerleyebilir” uyarısında bulundu.

Egzama çocukların yüzde 30’unda görülüyor

Halk arasında “alerjik bünye” olarak tarif edilen 'atopi'nin genetik olarak alerjik hastalıklara yatkınlık anlamına geldiğini belirten Dermatoloji Uzmanı Dr. Köksal, bu hastalığa zamanında önlem alınmasının önemine dikkat çekti. Genellikle atopik kişilerin ailelerinde saman nezlesi, astım gibi alerjik hastalıkların varlığının söz konusu olduğunu belirten Uzm. Dr. Köksal, alerjik egzamanın çocukların yüzde 15-30’unda gözlenebildiğini kaydetti.

Çocuklarda kaşıntı neden olur? Nasıl önlem alınmalı?

Alerjik egzaması olan çocuklarda genetik olarak, deriye nem veren bir maddenin eksik olduğunu belirten Uzm. Dr. Hacer Köksal şöyle konuştu:
"Bu maddenin eksik olması yüzünden de deri yaşam boyu kurudur. Ciltteki bu kuruluk arttığında kaşıntı oluşumu söz konusu olur. Her yüz çocuktan 15-30’unda atopik dermatitin gözleniyor olması sorunun küçümsenmeyecek kadar önemli olduğunu gösteriyor. Daha da önlemlisi bebeklikte egzama ile kendini gösteren atopinin, önlem alınmaz ise erişkin yaşta solunumsal alerjiler, astım ve şiddetli egzamalara ilerleme riskidir. Alerjik egzamanın tetikleyen çeşitli maddeler, yiyecekler de vardır. Hastalığı tetikleyiciler arasında çeşitli alerjen maddeler, bakteriler, tahriş edici maddeler (deterjan vb), mevsimsel değişiklikler ve stres yer alır. Yiyecek alerjenleri ise ağızdan veya temas yoluyla egzamayı alevlendirebilir. Özellikle tavuk yumurtası, inek sütü, soya, fıstık sık karşılaşılan alerjenlerdir. Ayrıca hava yoluyla gelen ev tozu akarları, polenler de atopik dermatit/alerjik egzamayı şiddetlendirebilmektedir. Bu alerjen maddelerin de deriden emilebildiğine dair kanıt vardır, bu durum deri testi ile de gösterilebilir. Bebeklik ve çocukluk çağında en sık görülen deri hastalıklarından biri olan alerjik egzamanın tedavisi ihmal edilmemelidir.” (İHA)

Saç dökülmesinde B12, D ve demir eksikliğine dikkat

Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Prof. Dr. Burhan Engin anlattı: Prof. Dr. Engin; “Saç dökülmesi genetikten ya da bir hastalıktan kaynaklanmıyorsa vitamin-mineral eksikliğine dikkat edilmeli” dedi.


Saçlı deride ortalama 100 bin adet saç bulunmakta ve erişkinlerde yıkanma ve taramaya bağlı olarak günde ortalama 50-100 adet saç teli dökülmesi normaldir. Genetik ve bazı hastalıklar dışında vitamin-mineral eksikliği saç dökülmesinin en önemli nedenlerinden biridir. İşte bu eksikliği gidermede etkili besinler:
A VİTAMİNİ: A vitamini saçların uzamasına yardımcı olur. Eksikliğinde saçlarda dökülme, saç derisinin kuruması ve kepeklenme görülür. Yumurta sarısı, patates, ıspanak, brokoli, havuç ve mercimek A vitamini açısından zengindir.
B VİTAMİNLERİ: B3 vitamini eksikliğinde saçlar güçsüzleşir, kırılır ve daha çabuk dökülür. Karaciğer, ton balığı, tavuk ve kırmızı et zengin B3 vitamini kaynağıdır. B7 vitamini saç için gerekli protein yapısının, keratinin oluşabilmesi için gereklidir. B7 (biotin) vitamininden zengin gıdalar olarak yumurta sarısı, karaciğer, yeşil yapraklı sebzeler ve dut sayılabilir. B9 (folik asit) saç üreten hücrelerin yenilenmesini sağlar ve eksikliğinde saçlar geç uzar. Portakal, baklagiller, brokoli ve yeşil yapraklı sebzeler yüksek oranda folik asit içerir. B12 vitamini ise hücrelerin oksijenasyonu için gerekli olan bir vitamindir, bu yüzden saçın kök hücrelerinin beslenmesi için önemlidir. En önemli B12 vitamin kaynağı kırmızı ettir.
C VİTAMİNİ: Kollajen üretimi için gerekli olan C vitamini eksikliğinde saçlar çabuk kırılmaya başlar, görsel olarak parlaklığını yitirir ve güçsüz görünür. Portakal, greyfurt, mandalina, kivi, brokoli, çilek ve domates bol miktarda C vitamini içerir.
D VİTAMİNİ: Düşük vitamin D düzeyleri ile saç dökülmesi arasında ilişki var. Çünkü D vitamini yeni saç köklerinin oluşumuna yardımcıdır. D vitamini vücutta güneş ışığı sayesinde üretilir. Ayrıca yağlı balıklarda ve bazı mantar çeşitlerinde de D vitamini bulunur.
E VİTAMİNİ: Yeni saç hücrelerinin üretimine, var olanların ise onarımına katkıda bulunur. Eksikliğinde saçlar geç uzar, dökülür ve kırılır. Buğday, yulaf, marul, kereviz, ıspanak, soya fasulyesi yağı, mısır yağı, ceviz, arı sütü, tere, mısır, maydanoz ve lahana E vitamini kaynaklarıdır.
DEMİR: Demir eksikliği kansızlığa neden olur ve bu da saç dökülmesinin temel nedeni olarak bilinir. Demir bakımından zengin gıdalar; yumurta, kırmızı et, ıspanak, mercimek ve midyedir.
ÇİNKO: Saçların uzamasında, onarımında keratin oluşumunda önemli role sahiptir. Eksikliği gibi fazla tüketimi de saç dökülmesine neden olabilir. Et, ıspanak, mercimek, kabak çekirdeği ve buğday tohumu çinko bakımından zengindir.
BAKIR: Saç gelişiminde, özellikle saç renginde önemli olan bir mineraldir. Vücutta bakır eksikliği varsa saçlar çabuk kırılır ve parlaklığını kaybeder. Sarımsak, maydanoz, ıspanak, karalahana, pazı, kuşkonmaz, pırasa, rezene, patlıcan, karabiber, böbrek, ciğer, ay çekirdeği, bal kabağı, mercimek, lahana, fesleğen, kivi, brokoli, ceviz, tofu, kabak çekirdeği, frambuaz, pancar bakır yönünden zengindir.