18 Ocak 2020 Cumartesi

Kurdeşen Nedir? Ürtiker Tedavisi


Bir cilt hastalığı olan kurdeşen her ne kadar kendi kendine geçebilecek olsa da kurdeşene neden olacak şeyleri bilmekte fayda var. Nitekim kurdeşende, oluşturduğu semptomlardan ziyade altında yatan sebep araştırılarak alerjik bir reaksiyona bağlı oluşup oluşmadığı tespit edilmelidir. Kurdeşen (ürtiker) nedir, nasıl geçer? İşte detayları...

KURDEŞEN NEDİR, NASIL GEÇER?

Ürtiker olarak da bilinen ve kurdeşen dökmek olarak tabir edilen cilt rahatsızlığı, vücudun her yerinde görülebilen şişkinliklerdir. Genellikle kırmızı, pempe ya da ten renginde görülebilen kurdeşen, kaşıntıya, batmaya ya da acıya neden olur. Kurdeşen, pek çok vakada birkaç gün içerisinde kendiliğinden geçer. Alerjik reaksiyona bağlı oluşan kurdeşende, anti alerjik ilaçların kullanımı kurdeşenin ortadan kalkmasını sağlar. Ancak kronik kurdeşen vakalarında alerjen faktör ortadan kaldırılmadığı sürece bu kızarıklık ve şişlikler oluşmaya devam eder.
Kurdeşen bulaşıcı mıdır sorusuna yanıt vermek gerekirse, toplumdaki genel kanının aksine bulaşıcı değildir. Dış etkenlere bağlı olarak vücutta histamin seviyesinin artmasından dolayı oluşan kurdeşen yapıları başka bir kişiye sıçramaz. Bazı durumlarda aynı ortamda bulunan kişilerde, aynı anda ürtiker görülebilir. Bunun sebebi hastalığın bulaşması değil, aynı alerjene maruz kalınması ya da aynı risk faktörünün (örneğin stres) kişileri etkilemesidir.

KURDEŞEN NASIL GEÇER, TEDAVİSİ NASIL OLMALI?

Ürtiker tedavisine başlayabilmek için öncelikle vücudunuzda oluşan kabarcıkların gerçekten kurdeşen olup olmadığı anlaşılmalıdır. Nadir olmakla birlikte bazı durumlarda haşere saldırıları da ürtikere benzer semptomların oluşmasına neden olabilir. Doktorunuz fiziksel bir muayene ile bunu kolaylıkla tespit edebilir. Eğer fiziksel muayeneden sonuç alınamadıysa tam kan sayım testi ile histamin seviyesi kontrol edilir ve gerekli görülmesi halinde alerji testi de istenebilir.
Alerjiye ya da başka bir enfeksiyona bağlı olmayan ürtiker vakalarında çoğu zaman yazılan ilaçlar semptomların yarattığı rahatsızlığı azaltmaya yöneliktir.
  • Etken maddesi definhidramin ya da setirizin olan antihistaminik ilaçlar alımı,
  • Bölgenin tahriş edilmesini engellemek,
  • Sıcak su kullanmamak,
  • Karbonatlı su ile duş almak akut ürtikerin semptomlarını hafifleterek hastayı rahatlatabilir.
    Kurdeşen nasıl geçer sorusunun yanıtı hastalığın oluşumuna neden olan etkene göre değişir. Alerjik reaksiyona ya da strese bağlı oluşan kurdeşende ise öncelikle tetikleyici faktör ortadan kaldırılmalıdır. Alerjinin şiddetine bağlı olarak iğne ya da hapla tedavi tercih edilebilir. Stres kaynaklı ürtikerde ise hastanın psikolojik destek alarak stres kaynağından uzaklaşması sağlanır.

KURDEŞEN NEDEN OLUR?

Kurdeşen oluşumuna pek çok şey neden olabilir. Genel olarak alerjik reaksiyona bağlı görülen kurdeşen, ilaçların yan etkileri, tüketilen gıdalar, bulunan ortamda yer alan bir madde ya da yoğun stresten dolayı da oluşabilir. Eğer ciltteki şişlikler altı hafta içerisinde kendiliğinden yok olmadıysa kronik kurdeşen ihtimali değerlendirilir. Alerjenlere maruz kalmanın yanı sıra:
  • Çölyak hastalığı
  • Cilt veremi (lupus)
  • Tip 1 diyabet
  • Romatoid artrit (romatizmal eklem iltihabı)
  • Tiroid hastalıkları
    Kronik ürtikerin oluşmasına sebep olan faktörlerdir.

ALERJİ

Kurdeşen yaygın olarak, tüketilen bir gıdaya ya da maruz kalınan bir dış etkene bağlı olarak oluşan alerjik reaksiyondan kaynaklanır. Alerjik reaksiyon oluştuğunda, vücut kan içerisinde histamin salgılamaya başlar. Histaminler, vücudun kendini enfeksiyona ya da dış işgalcilere karşı korumak için ürettiği bir kimyasaldır. Ancak ne yazık ki bazı kişilerde histaminler kurdeşen oluşumuna neden olan şişme, kaşıntı gibi pek çok belirtiye neden olur. Eğer kişide polen, ilaçlar, gıda, hayvan ya da haşere gibi sabit alerjiler varsa, kurdeşen oluşumunu engellemek için öncelikle bu hastalığın ortadan kaldırılması ya da kontrol altına alınması gerekir.

STRES

Stres de tıpkı alerjik reaksiyon gibi vücudun histamin salgılanmasına neden olur. Aşırı histamin salgılanması, cilt yüzeyinde kızarıklık ve kaşıntıyla beraber, dokusal lezyonlar ve ağrı hissine neden olur. Stres, bağışıklık sistemini tetikleyerek aşırı histamin salgılanmasına neden olan faktörlerden biridir.
Bunların haricinde vücutta kalıcı ya da geçici kurdeşen oluşmasına pek çok şey neden olabilir.
  • Dar kıyafet tercihleri
  • Enfeksiyonlar
  • Aşırı egzersiz
  • Aşırı soğuk ya da sıcağa maruz kalınması
  • Aşırı terlemeye bağlı tahriş
    gibi etkenler de ürtiker oluşumunu tetikleyebilir. Bazı akut kurdeşen durumları zaman içerisinde kronik ürtikere dönüşebilir. Alerjik reaksiyona bağlı oluşanlar haricinde, kurdeşen oluşumunun asıl sebepi çoğunlukla tespit edilemez.

Antidepresan Saç Döküyor!


Saç dökülmesi kadın erkek her yaştan insanın mustarip olduğu bir cilt problemidir.

Genetik faktörlerden hormonal değişimlere, stresten dengesiz beslenmeye kadar pek çok faktöre bağlı gelişen saç dökülmeleri ilaç kullanımında da kendini gösteriyor. Başta antidepresanlar olmak üzere birçok ilaç saç dökülmesi problemine yol açıyor. Uzmanlar, yaşanılan stres halinin uzun sürmesi halinde saç köklerinin yeterli besin ve oksijeni alamadığını, bu durumun da saç dökülmesini hızlandırdığını belirterek şunları ekliyor: 'Saç dökülmesi çeşitli ilaç kullanımlarında da karşımıza çıkıyor. Özellikle kemoterapide kullanılan kanser ilaçları, radyasyon, bazı antibiyotikler, doğum kontrol ilaçları ve antidepresanlar saç dökülmesini artırabiliyor. Bununla birlikte bazı anestezik ilaçlar da bölgesel ve aşırı saç dökülmelerine yol açıyor. Bu noktada uzman kontrolü dışında ilaç kullanımının durdurulması ya da en aza indirilmesi gerekir. Aksi takdirde ilaçlar dökülmelerin artmasına neden olarak saç derisinde açıklıklara neden olabilir. Bu durum da, estetik anlamda dış görünüşün bozulmasına ve kişinin psikolojik olarak olumsuz etkilenmesine yol açabilir.' 

Saçkıran nedir? Alopesi Areta Tedavi


SAÇKIRAN NEDİR?

Saçkıran kıl kaybı olarak tanımlanır. Kıl köklerinin yer aldığı derinin yüzeyinde bulunan gözeneklerin verimsiz hale gelmesiyle beraber kıllar dairesel bir şekilde dökülmeye başlar ve öbek öbek boşluklar oluşur. Bir başka deyişle saçkıran sadece saçların sağlığını bozmaz, bir taraftan da dış görünüşün negatif etkilenmesine sebep olarak psikolojik açıdan olumsuz etkiler yaratır. Bu noktada öyle bir çıkmaz vardır ki saçkıran yüzünden saç kaybettikçe stres yaşanır, bu stres yüzünden saçkıranın etkisi daha da artar ve daha fazla saç kaybetmeye başlanır.

SAÇKIRAN TEDAVİ YÖNTEMLERİ

KREM

Saçkıranı ortadan kaldırmak için kullanılan kremler kortizon içerir ve hastalığın başlangıcında kullanılması halinde çok daha iyi sonuç alınmasını mümkün kılabilir. Buradan da anlaşılacağı üzere saçkıran tedavisinde erken teşhis ve hızlı müdahale son derece önemlidir.
Saçkıran sorununa çare olması için kullanılan kremler, içerdikleri kortizon nedeniyle kimi yan etkilere neden olabildikleri için sadece sorunlu bölgeye dikkatli bir biçimde sürmek gerekir. Doktorun önerdiği kullanıma uygun bir şekilde harekete edildiği sürece sert bir yan etkiyle karşılaşmak çok mümkün değildir.

ENJEKSİYON

Saçkırana bağlı olarak meydana gelen dökülmeler sorunlu bölgenin dışına taştıysa ve ilerleme göstermeye başladıysa deri altına kortizon enjekte edilerek problem çözülmeye çalışılır. Eğer saçkıran, genetik bir faktöre bağlı olarak ortaya çıkmadıysa genelde enjeksiyon yöntemi uygulanır ve bu yöntem uzun süreli bir tedavi gerektirir. Hastanın tedavi bitene kadar sabırlı bir şekilde uygulamaları aksatmadan, tedavi sürecine devam etmesi gerekir.

İLAÇLAR

Enjeksiyon ve krem ile çözülemeyen saçkıran problemlerinde devreye ilaç tedavisi girer. Genelde diğerlerine göre daha ağır yan etkilere sahip olduğu için çok fazla tercih edilmeyen ilaç tedavileri saçkıran derdine çözüm üretirken bir taraftan da vücudun belirli bölgelerinde komplikasyon oluşmasına sebep olabilir. Sık tekrarlayan bir sağlık sorunu olması sebebiyle saçkıran uzun süreli tedavi gerektirir ve bu süreç içerisinde doktor ilaçların dozunu zaman zaman artırabilir ya da azaltabilir.

PUVA

Bütün denemelere rağmen saçkıran geçmezse puva yöntemine başvurulur. Ultraviyole ışınlarla enjekte edilen ilaçlar sorunlu bölgeye uygulandıktan sonra saçkıranın zamanla geçmesi beklenir. Doz aşımı söz konusu olursa deride ciddi hasarlar meydana gelebileceği için çok tercih edilen bir yöntem değildir.

SARIMSAK UYGULAMASI

Saçkıran bitkisel tedavi ile de çözümü mümkün olan bir hastalıktır. Saçkıran tedavisinde en çok kullanılan bitki sarımsaktır. Üç diş sarımsağı döverek içerisine birkaç damla alkol ekleyin ve karışımı sorunlu bölgeye sürün. Bu uygulamayı düzenli olarak deneyin. Tabii bu uygulamayla yetinmek doğru değildir, doktora da görünmeyi ihmal etmeyin.

SAÇKIRAN NEDEN OLUR?

KALITIMSAL FAKTÖRLER

Genetik faktörler birçok rahatsızlıkta olduğu gibi saçkıran konusunda oluşum aşamasındaki en büyük sebepler arasında yer alıyor. Aile geçmişinde saçkıran öyküsü bulunan birisiyseniz bu hastalığa yakalanma ihtimaliniz diğer insanlara kıyasla %25 daha fazladır. Durum böyle olunca saç ve kıl sağlığınızı korumak için daha dikkatli davranmanız gerekiyor.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN ZAYIF OLMASI

Vücudun dışarıdan gelen tehditlere karşı daha sert reaksiyon gösterip beden sağlığını koruması için bağışıklık sisteminin olabildiğince güçlü olması gerekir. Dolayısıyla bağışıklık sistemi zayıfladıkça birçok hastalık vücuda kolayca sirayet edebilir ve çeşitli problemlerle karşı karşıya kalınabilir. Bunun yanı sıra kimi hastalıklar bağışıklık sistemini iyice zayıflatır ve sistem birçok görevini yerine getiremez hale gelir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda ise bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla beraber beyaz kan hücreleri, saç köklerindeki hücrelere savaş açar ve bu hücrelerin ölmesine sebep olabilir. Bu nedenle saçlarda ciddi bir dökülme söz konusu olur. Eğer gerekli tedavi hızlı bir şekilde gerçekleştirilmezse saç köklerinin kendi kendini yenilemesi çok daha güç olur.

STRES

Günümüzün en büyük sıkıntılarından birisi şüphesiz ki strestir. Fakat stres öyle bir problem ki sadece psikolojik olarak etki etmez aynı zamanda vücudun sağlıklı işleyişine zarar vererek çok çeşitli hastalıklarla karşılaşmaya sebep olabilir. Bedenin hormon dengesini negatif yönde etkileyen stres, vücutta istenmeyen değişikliklere de sebep olabilir. Genellikle depresif bir durum ya da ağır bir travma sonrasında ortaya çıkan stres yüzünden saçkıran oluşumu söz konusu olur.
Genelde 20 yaş altında görülen saçkıranın ana sebeplerinden birisi strestir. Çocukluk döneminden itibaren gerek aile içerisinde gerek sosyal ortamda çok mutlu bir hayat sürmeyen çocukların ileride yaşayacağı fizyolojik sorunlardan birisi de saçkıran olabilir. Strese eğilimi yüksek çocukların sınav ve diğer konularda rahatlamasını sağlamak onları bu tip hastalıklardan uzak tutma konusunda etkili olacaktır.

TİROİD

Vücut için son derece önemli fonksiyonlara sahip olan tiroid bezlerinde meydana gelen herhangi bir sorun oldukça kısa süreler içerisinde bedenin diğer bölgelerine sirayet ederek vücudun sağlıklı işleyişini negatif etkiler. Tiroid bezlerinde oluşan herhangi bir sorun başta guatr olmak üzere birçok hastalığın sebebi olabilir. Tiroid problemleri kansızlık problemini meydana getirebildiği gibi buna bağlı olarak saçkıran sorunlarının yaşanmasına da neden olabilir.

KULLANILAN İLAÇLAR

Herhangi bir hastalığın tedavisi için kullanılan bazı ilaçlar vücuda saçkıran etkisi yaparak saçların dökülmesine sebep olabilir. Bu ilaçlar eğer hayati bir durum için alınmıyorsa bir yan etki olarak değerlendirilir ve doktor tarafından aynı etkiyi gösteren farklı bir ilaçla değiştirilir. Ama ilacın hayati bir görevi varsa ve yerine sunulacak başka bir ilaç aynı etkiyi göstermiyorsa hasta bu ilacı saçkıran etkisine rağmen kullanmak durumunda kalabilir.

SAĞLIKSIZ BESLENME

Sağlıklı beslenme yalnızca vücudun iç işleyişini pozitif anlamda etkilemekle kalmaz, aynı zamanda dış görünüş ve saçları da olumlu etkiler. Sağlıksız beslenme, vücuda zararlı yiyecekler tüketme ya da besin yoluyla vücut için gerekli olan vitamin ve minerallerin yeteri kadar alınamaması durumunda saç ve kıllarda dökülmeler meydana gelebilir. Genelde bu tip durumlar saçkıran başlangıcında fark edilir ve beslenme alışkanlığı değiştirilerek hastanın eski sağlığına kavuşması hedeflenir.

SAÇKIRAN NE KADAR SÜREDE GEÇER?

içbir hastalık için tedavi süresi net bir şekilde verilemez çünkü hastalığın ilerleme seviyesi, hastanın bünyesi ve tedavi yöntemleri gibi faktörler bu süreyi etkileyebilir. Saçkıranda tedavi sürecine saç yapısı, genetik yatkınlık, yaş gibi belirleyiciler de etki eder. Genelde bağışıklık sistemi güçlü olan ama stres yüzünden saçkırana maruz kalan hastalarda tedavi daha kısa sürer. Çocuk ve gençlerde 6 ay içinde iyileşme beklenir.

SAÇKIRANDA BÜYÜK BAŞARI SAĞLAYAN TEDAVİ

Columbia Üniversite tarafından yapılan bir araştırma ile saçkıran hastalarında yapılan "ruksolitinib" etken maddeli tedavide %75 oranında başarı gözlemlendi. Tedavi sonrasında saçkıran hastaların yeniden saç oluşum oranı %92 oranında çıktı. Araştırmayı yapanlar tarafından yapılan açıklamada JAK inhibitörlerin saçkıran hastalığı için etkili bir tedavi sağladığını belirtti. Saçkıran, erkek ve kadınları eşit oranda etkiliyor ve her yaşta görülebiliyor. Sadece saç dökülmesi şeklinde değil vücut kıllarında da dökülmeler olabiliyor. Bu hastalık için saçları tamamen yenileyecek bir tedavi henüz yok fakat araştırmacılar saçkıran hastalığı tedavisi için çalışmaya devam ediyor.

Tırnaklardaki beyaz lekelere dikkat!


Tırnaklar parmak uçlarını her türlü travmadan koruyan, cisimleri tutmayı kolaylaştıran, sert ve boynuzsu yapılardır. Üst kısımda bulunan yarı saydam tabaka, zemindeki tırnak yatağına sıkıca yapışıktır.


Tırnaklardaki beyazlık birçok hastalığın göstergesi olabilir 

Tırnaklar dışsal etkenlerden ve travmalardan etkilenirken, içsel olarak da birçok hastalığın veya eksikliğin göstergesi olabilir. En sık rastlanan tırnak değişikliği, tırnak üzerindeki beyazlıklar ve tırnak kırılmalarıdır. Beyazlıklar noktasal, çizgisel veya yaygın olabilir. Hemen herkesin tırnağında, bir dönem bu tarz değişiklikler baş göstermiştir. Noktasal ve çizgisel opak beyazlıklar genellikle travma, sıklıkla yapılan manikür ya da pedikür, tırnak yeme veya sıkı ayakkabı giyilmesi sonrasında meydana gelir. Sık oje sürülmesine bağlı da yalancı beyazlık görüntüsü oluşabilir.


Bazı belirgin tırnak beyazlıkları ise daha çok sistemik böbrek hastalıkları, albümin düşüklüğü, kemoterapötik ilaçlar, siroz ve kansızlık durumlarında meydana gelir Burada olay tırnak yatağındadır, tırnak plağı ise saydamlığını korur.


Tırnak kırılmaları hangi durumlarda meydana gelir? 

Tırnak kırılmaları ise deterjan, sıvı sabun gibi kimyasallara direkt temas, vitamin eksiklikleri, demir eksikliği, periferik damar hastalıkları, tiroid hastalıkları, sedef hastalığı ve liken planus gibi çeşitli deri hastalıklarında gözlenir.


Uçuk Nedir? Uçuk Tedavisi


Herpes simpleks virüsü, doğrudan temas yoluyla insandan insana bulaşabilen bulaşıcı bir virüstür. Ağrı ve acı vermesinin yanı sıra rahatsız edici bir görüntüye de sahip olan uçuklar yüzünden bazen yemek yemek, gülmek, konuşmak zorlaşabilir. Şimdi, uçuktan kurtulma yolları nelerdir? Uçuğun çabuk iyileşmesi için ne yapmak gerekir? Gelin hep birlikte öğrenelim…
UÇUK (HERPES) HAKKINDA
HSV olarak da bilinen herpes simpleks virüsü, uçuğa neden olan ve ömür boyu tekrar edebilen viral bir enfeksiyondur. Uçuk, vücudun çeşitli bölgelerinde, en yaygın olarak cinsel organlarda veya ağızda görülebilir. Herpes simpleks virüsünün iki türü vardır.
HSV-1: Öncelikle oral uçuklara neden olur ve sıklıkla ağız çevresinde görülür. Genellikle öpüşmeyle bulaşır. Taşıyıcı kişi hiçbir belirti görmese bile virüsü bulaştırabilir. Virüs dudak çevresinde ve tükürükte bulunabildiği için; ortak bardak, çatal vb. kullanımı ya da öpücük ile bulaşabilir.
HSV-2: Genital uçuğa neden olur. Cinsel organların; Vulva, vajina, serviks, anüs, penis, skrotum bölgelerinde görülebilir. Bazen dudakta da uçuk çıkmasına neden olabilir. Sıklıkla cinsel ilişki sırasında bulaşır. Genellikle 2-20 gün içinde belirti verir.
UÇUKTAN KURTULMA YOLLARI
Uçuğun günümüzde kesin bir tedavisi de bulunmamaktadır. Bu nedenle öncelikle virüsü kapmamaya özen göstermek gerekmektedir. Yabancılar ile temastan kaçınmak, cinsel ilişkide prezervatif kullanmak, ortak havlu vs. kullanımından uzak durmak gerekmektedir. Çeşitli ilaç tedavileri uygulanabilir. Rahatsızlığı hafifletmek için % 5 asiklovirli merhem gibi bir antiviral ajan kullanılabilir.

UÇUĞUN ÇABUK İYİLEŞMESİ İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Uçuğu hızla iyileştirmek için tetikleyici unsurların farkına varmak ve onlardan kaçınmak gerekir. Ayrıca; soğuk kompres veya buz uygulamalı, soğuk çay poşeti kullanmalı, güneş koruması olan dudak kremi sürmeli, sağlığını korumalı, doktorunun yazdığı antiviral ilacı kullanmalı, virüsü bulaştırmamak önemlidir.
Bunların dışında yapabileceklerinizden bazıları şunlardır:
– Aloe vera uçuk acısını azaltır ve iyileşme sürecini hızlandırır, bu nedenle uçuğu geçirmeye yardımcı olmak için iyidir.
– Uçuklu bölgeyi pamuklu çubukla ıslatıp, ardından tuza veya karbonata batırdıktan sonra üstüne sür. İki dakika bekledikten sonra suyla yıka. Bu işlemi birkaç kez tekrarlayabilirsiniz. Ancak bu işlem canınızı yakabilir.
– Vazelin kremi sürmek; iyileşme sürecini hızlandırmaya ve bakteriyel enfeksiyonlardan korunmaya yardımcı olur.
– Sarımsak içeriğindeki allisin maddesi nedeniyle enfeksiyonlara karşı vücuda büyük katkı sağlar. Bir diş sarımsağı havanda dövüp macun haline getirdikten sonra uçuk olan bölgeye sürün ve on dakika bekleyin. Ardından bölgeyi yıkayın. Bu işlemi gün içerisinde birkaç kez uygulayabilirsiniz. Lezyonlu bölgenin hızlı bir şekilde kurumaya başladığını ve uçuğun kaybolduğunu göreceksiniz.
– Uçuğa diş macunu uygulamak etkili tedavi yöntemlerinden biridir. Uçuk olan bölgeyi kısmen rahatlatan diş macunu, kesin bir tedavi yöntemi olmasa da iltihabın kurutulmasına yardımcı olur.
– Bal ve sirke antiviral özelliklere sahip olduğu için bu ikiliyi karıştırarak pamuk vasıtasıyla sürebilirsiniz. Bu yöntem uçuğun kısa sürede ortadan kalkmasına ve bölgenin daha temiz görünmesine katkı sağlayacaktır.

Çıban Sivilce ile Karıştırılmamalı


Bakteriler kıl köklerine yerleşir ve bu bölgede çoğalmaya başlarlar. Yağ bezesi kanallarına ya da kıl keseciklerine giren stafiokok isimli bakteriler genelde vücut içerisinde deri formu son derece geçirgen ve ince olan koltuk altı, kasık ve burun delikleri gibi noktalarda yaşarlar. Bununla beraber bedenin her bölgesine yayılıp yaşamaya uyum sağlayacak kabiliyette oldukları da söylenebilir. Peki çıban nedir, neden çıkar, tedavisi var mıdır?

ÇIBAN NEDİR?

Deri, dış ortamdaki kirlere ve tozlara karşı geçirgen değildir, vücudu bu dış faktörlere karşı korur. Her ne kadar vücut birçok koruma mekanizmasına sahip olsa da bir şekilde vücuda giren zararlı organizmalar yüzünden bazı komplikasyonlar meydana gelebilir. Bu organizmalardan ötürü ortaya çıkan problemlerden biri de deride gözlenen çıbanlardır. Genelde aniden, zararlı bakterilerin faaliyetlerine bağlı olarak meydana gelen, iltihaplı ve ağrılı bir çeşit döküntü olan çıban, döküntülü apse olarak da tanımlanabilir.

ÇIBAN NEDEN ÇIKAR?

1. Bakteriler
Stafilokok isimli bakteriler, kıl köklerine ulaştıktan sonra buralarda ürer ve çoğalırlar. Vücut bu bakterilerle mücadele etmeye başlar ve ölen bakteriler atık oluşturur. Atıklar deri altında oluşan keselerde birikir ve yumru şeklindeki yapıların oluşmasına sebep olur.
2. Bazı hastalıklar
Kansızlık, şeker hastalığı, böbrek yetmezliği gibi kimi hastalıklar neticesinde deride irinli yapılar oluşabilir. Bu irinli yapılar hastalık sırasında kullanılan ilaçların etkisi yüzünden bedenin farklı noktalarına sıçrayabilir. Zaman zaman hastalıklara bağlı olarak iç organlarda bile bu yapılarla karşılaşmak mümkündür.
3. Cilt hastalıkları
Cilt hastalıkları yüzünden deride irinli yapı oluşma ihtimali artar. Sedef hastalığı, mantar, egzama gibi hastalıklar deri üzerindeki bakteri sayısını artırabilir ve bölgesel olarak irinli yapılar ortaya çıkabilir.
4. Hijyene dikkat etmemek
Kişisel hijyene yeteri kadar önem verilmemesi sık sık çıban problemiyle karşı karşıya kalınmasına sebep olabilir. Beden temizliğinin doğru bir şekilde gerçekleştirilmediği durumda koltuk altı, kasık gibi bölgelerde irinli yapılar meydana gelebilir.
5. Dar giysiler
Kalçada çıban neden çıkar sorusunun yanıtlarından biri de dar ve hava geçirmeyen giysilerdir. Çok fazla dar pantolon ve hava geçirmeyen iç çamaşırları giymek, çıban oluşumu için uygun bir ortama zemin hazırlar. Hava almayan ve nemli halde bulunan kasık, kalça, koltuk altı, sırt gibi bölgelerde irinli yapılar oluşabilir. Bu sebeple pamuklu ve geniş giysiler tercih edilmelidir.
6. Hareketsiz yaşam
Spor ve egzersizden uzak hareketsiz bir hayat yaşayanlar çıban oluşumu konusunda risk sınıfı içerisinde olurlar.
7. Çok fazla yağlı besin tüketmek
Çok fazla yağlı besinler tüketmek deri üzerinde olumsuz sonuçların doğmasına sebep olabilir. Çekirdek, cips ve fast food gibi yiyecekler vücuttaki yağ oranını artırır. Fazla yağ da deri altında depolanarak çıban oluşumuna sebep olur.
8. Çok terlemek
Tiroit hastalığı ya da başka bir sebep yüzünden çok fazla terlemek, derideki gözeneklerin sürekli açık olmasına sebep olur. Eğer kişisel hijyene de önem verilmezse irinli yapıların oluşma ihtimali iyice artar.
9. Vitamin ve mineral eksiklikleri
Vücutta yeteri kadar vitamin bulunmaması, mineral eksikliği ve kansızlık vücudun bakterilerle mücadelesini doğru bir şekilde yapamamasına sebep olur. Dolayısıyla bu da çıban oluşumunu kolaylaştırır.

ÇIBAN NASIL GEÇER?

1. İlaç tedavisi
Çıban nasıl iyileşir sorusuna karşılık verilecek cevap doğrultusunda atılması gereken ilk adım bir doktora gitmek olacaktır. Genelde doktorlar ilk etapta ilaç tedavisiyle çıbandan kurtulmayı amaçlar. Deri üzerinde meydana gelen irinli yapıları yok etmek için çeşitli antibiyotikler reçete ederler. Bağışıklığı zayıf olanlar ve selülit problemi yaşayanlar için özel bir antibiyotik tedavisi gerekebilir. Bu antibiyotik ürünler doksisklin ve klindamisin türde olan ilaçlardır.
2. Tıbbi uygulamalar
İrinli yapıların el ile sıkılıp boşaltılması zararlı olacağı için genelde doktor kontrolünde bir müdahale gerekir. Bu sebeple ilk olarak çıbanın yer aldığı bölgenin uyuşturulması sağlanır. Daha sonra bir kesik atılır ve irin, drene etme tekniğiyle çekilip alınır. Aynı yöntem deri altına sızmış irin için de uygulanır ve bölgenin temizlenmesi sağlanır. Vücudun mikrop kapmasına engel olmak içinse ilgili bölge, gazlı bez ve plaster yardımıyla kapatılır.
3. Sıcak kompres
Henüz baş vermemiş ve deri üzerinde tam anlamıyla irin oluşturmamış çıbana ya da yumrulara önceden müdahalede bulunmak mümkündür. Problemli bölgeye gün içerisinde üç kez sıcak bir havluyla kompres yapılabilir. Bu sayede bölgenin temizliği sağlanmış olur ve irin oluşumu engellenir.
4. Bitkisel tedavi
Çıban tedavisinde bitkisel yöntemlerin uygulanması da mümkündür. Bazı bitkisel kürler ve yağlar ile irinli yapıları kurutmak ya da bu yapıların büyümesini engellemek tedaviyi kolaylaştırır. Genelde kara boynuz otu, keten tohumu, çay ağacı yağı ve bal ile yapılan krem aracılığıyla vücut irinli yapılardan arındırılabilir.
Pamuk üzerine birkaç damla hint yağı döküp, bu pamuğu çıbanın üstüne uygulamak çıbandaki zehrin dışarı çıkmasını sağlayabilir. Aynı şekilde zerdeçal da çıban tedavisine olumlu katkı sağlayan bir üründür. Bunun için bir bardak suyun ya da sütün içerisine bir çay kaşığı kadar zerdeçal tozu ilave edin ve kaynatın. Bu karışımı beş gün boyunca günde üç defa için.

Çıban ile Sivilcenin Farkı Nedir?

Sivilce ve çıban genellikle cilt üzerinde meydana gelen, benzer görünümde yapılardır. Ancak ikisi arasında önemli farkların olduğu söylenebilir. Kıl kökünden içeriye giren ve yağ dokusuna yayılan bakteriler, kanda yer alan alyuvarlar ile savaşmaya başlar. Bu savaşta alyuvar hücreleri ve stafilokok bakterisi ölür, bu organizmalar vücutta bir atık halinde kalır. Organizma atığı arttıkça cilt üzerinde bu atıkların birikmiş olduğu keseler deriye doğru uzanmaya başlar. Derinin sert formda olması halinde kese, vücudun içine doğru uzanıp baş verir. Bu konumda meydana gelen iz sivilce zannedilir. Çünkü irinli kısmı belirgin değildir ve yapı son derece küçüktür. Ancak zamanla irinli kısım büyür ve sivilceden daha farklı bir hale gelir. Sivilce patlatıldığı zaman kanar ve zaman içerisinde kurur. Çıban patlatmak iltihabın etrafa yayılmasına ve daha çok irin oluşmasına neden olur.

Bebek Pişik Sorunu ve Tedavi


Bebeklerde ve yeni doğanlarda pişik, annelerin en çok merak ettiği konuların başında gelir. Peki, bebeklerde pişik neden olur? Pişik nasıl geçer? Bilinmesi gerekenleri haberimizde bulabilirsiniz…
BEBEKLERDE PİŞİK NEDEN OLUR?
Bebek cildinin hassas olması, sürekli ıslak kalan bez ve hava almayan deri pişik adı verilen lezyonlara sebep olur. Pişik, cildin sürekli ıslak ve havasız kalmaya karşı verdiği bir tepkidir. Bu tepkinin deri üzerindeki görüntüsü kabarcıklar, kızarıklık hatta yara şeklinde olabilir. Bebeklerde pişik oluşumu başlamadan önce hafif bir kızarıklık söz konusu olur. Bölgesel kızarıklık bir süre sonra kabarcıklara dönüşür.
BEBEKLERDE PİŞİK NASIL GEÇER?
Bebeklerde pişiği önlemenin en iyi yolu, bebek bezi alanını temiz ve kuru tutmaktır. Bebeğiniz pişik olduğunda ise önceliğiniz doktoruna götürmek ve uygun tedavi yöntemlerini denemek olmalıdır. Bunların dışında birkaç basit önlem bebeğinizin yaşadığı pişik sorununu azaltmanıza yardımcı olabilir.
İşte yapılması gerekenler:
* Islak veya kirli çocuk bezlerini derhal çıkarın.
* Bebeğin altını bir süre bağlamamak, bir çarşaf ya da temiz bez üzerine altı açık olarak bırakmak ve cildin hava almasını sağlamak faydalı olabilir.
* Bebek bezi seçerken bebeğinizin kilosuna ve yaşına dikkat edin.
* Bebeğin altını temizlemek için ıslak mendil gibi zararlı ürünleri kullanmak yerine yıkayarak ya da ıslak bir pamuk yardımıyla temizleyebilirsiniz.
* Temizlik mendili kullanılacaksa en yumuşak olanları tercih edilmelidir. Kokulu ve alkol içerikli olanlar tercih edilmemelidir.
* Pişik varken bez bölgesini sabunla yıkamayın.
* Bebeğinizde bebek pudrası kullanmaktan da kaçının.
* Bebek bezini sık sık – ideal olarak her 2 saatte bir – ve her kakadan sonra değiştirin.
* Çocuk bezini değiştirdikten sonra ellerinizi iyice yıkayın
* Bebeğin altını temizledikten sonra kalın, koruyucu bir merhem veya krem ​​tabakası sürmek, idrarın pişik olan yerlere ulaşmasını ve döküntüleri daha fazla tahriş etmesini önler. İki tür pişik kremi vardır: petrol bazlı ürünler ve çinko oksit içeren ürünler. Etkili pişik kremlerinin birçoğunda çinko oksit kullanılır. Çinko oksitli kremler yenidoğan döneminde, yani 4 haftalık bebekler için %10-15, daha sonraki aylardaki bebekler için %20-40 oranında olmalı. Çinko asit alerji yapmaz, cildi yakmaz, toksik etkisi yoktur ve onarıcıdır.
Bebeğiniz pişik olduğunda bitkisel yöntemleri de deneyebilirsiniz.
Bunlardan bazıları şunlardır:
* Zeytinyağı, E vitamini yağı, badem yağını pişiklerin üzerine hafifçe sürebilirsiniz. Özelikle zeytinyağını ısıtın ve bir kabın içerisinde soğutun ardından pişiklere sürün. Bebeğin pişik olduğu dönemlerde hakiki zeytinyağını gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz.
* 1 damla gül yağı ile şeftali yağını incelterek bebeğin pişik bölgelerine sürmek pişiğin etkisini hafifletebilir.

Aldara Krem


Siğil oluşturan tümörlere karşı etkisi olan bu krem virüslerden genital bölgeyi arındırarak siğillerin iyileşmesini sağlamaktadır. Aktinik keratoz rahatsızlığının belirtilerini azaltma gibi bir etkisi de bulunmaktadır.
Kişilerin genital bölgelerinde ortaya çıkan siğilleri tedavi etmek amacıyla doktorlar tarafından önerilen bu krem yalnızca eczanelerden temin edilebilmektedir. Doktor tavsiyesi dışında kesinlikle kullanılmamalıdır. Aldara Krem muadili, çoğu kaynağa göre olmadığı bilinmekte ve söylenmektedir.
Aldara Krem yan etkileri birçok ilaçta da olabileceği gibi bu üründe de vardır. Deneyimlenen yan etkiler şöyle;
  • İshal
  • Baş dönmesi
  • Yorgunluk
  • Cildin Sertleşmesi
  • Saç kaybı
  • Mide ekşimesi
  • Tedavi edilen bölgede renk değişimi (rengin açılması ve koyulması gibi…)
  • Uygulama yapılan bölgede ciddi ağrılar
  • Kişide mide bulantısı ve kusma
Eğer bu kremi genital bölgede ortaya çıkan siğillerin tedavisi için kullanıyorsanız birçok kişide ortaya çıkabilen yan etkilerle de karşılaşabilirsiniz. Örneğin; Aldara Krem kızarıklık, kaşıntı, yanma hissi, ciltte pul pul dökülme, ufak haldeki açık yaralar, bölgenin kabuk bağlaması gibi etkiler gözlemlenebilir. Bu gibi durumlarda doktorunuza danışmakta fayda vardır. Yapılan gözlemlere göre bu etkilerin genel olarak 2 hafta içerisinde kendiliğinden geçtiği gözlemlenmiştir.

ALDARA KREM NASIL KULLANILIR?

Aldara krem kullanmadan önce mutlaka ellerin steril olmasına dikkat edilmeli ve yıkanılmalıdır. Uygulama yapılan tedavi bölgesi herhangi bir bez veya bandaj ile kapatılmamalı doktorun tavsiye ettiği şekilde kullanmaya özen gösterilmelidir. İlacın uzun süre kullanılması ciddi cilt reaksiyonlarına neden olabilmektedir.
  • Aldara Krem reçetesiz alınır mı?
Aldara Krem reçete ile alınabilen bir ilaçtır. Doktor tavsiyesi dışında kesinlikle kullanılmaması gerekmektedir. Ancak hastalığınızın tedavisinde etkisi olacağı doktor tarafından doğru görülür ve bunun adına reçete yazılır ise eczanenizden temin edebilirsiniz.
  • Aldara Kremin adet döneminde kullanımı
Konu ile ilgili doğru bilgiyi ancak doktorunuz verebilmektedir. Bu gibi konularda kesinlikle internet üzerinde yazan bilgilere değil bizzat uzman bir doktorun sözünü dikkate almanız gerekmektedir.
  • Aldara Krem ödenme şartı
SUT 2008, 12.7.14.C bendine göre "İmiquimod (Adlara) (Yalnız bu madde kapsamında ödenir.) yüzeysel bazal hücreli korsinom tedavisinde, cilt Hastalıkları Uzman Hekiminin yer aldığı Sağlık Kurulu raporuna dayanılarak cilt hastalıkları uzman hekimlerince reçete edilir." Denilmektedir. Bu etken maddeyi içeren reçetelerin karşılarken dikkat edilmesi önemle rica olunur.
  • Aldara Kremi devlet ödüyor mu?
Bununla ilgili herhangi bir bilgi kaynaklarımızda yer almamaktadır ancak detaylı bilgili size en yakın eczanelerden danışarak sağlabilirsiniz…
  • Aldara Krem kaç günde etki eder?
Aldara krem etkisi hastalığın boyutuna göre değişmektedir. Genital siğil tedavisinde kullanılan bu krem genel olarak 8 haftada iyileşme gösterirken, erkek hastalarda bu süre 12 haftaya kadar çıktığı gözlemlenmiştir. Ancak biraz önce de söylediğimiz gibi bu durum kesinlikle hastalığın boyutuyla ilgili olup net bir süre verilememektedir.

Uçuk sorunu yaşayanlar dikkat!


Bağışıklık sisteminin zayıflaması, yorgunluk, demir eksikliği gibi nedenlerin tetiklediği aft ve uçuklar, ülkemizde her 10 kişiden 3’ünde ortaya çıkıyor.
Sık sık aft ve uçuk sorunu yaşayanlara uyarı!
Sık aft ve uçuk sorunu yaşayanların hekime başvurmasının, altında yatan nedenlerin tespiti için önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ziya Mocan, şu uyarılarda bulunuyor:
“Aft ağız içinde, diş etlerinde, iç yanakta ve dilde oluşan oldukça ağrılı ülserleşmiş lezyonlardır. Bu lezyonlar dudaklarda olursa buna uçuk denir. Solgun beyaz şekilde oluşurlar ve kenarlarında yoğun bir kırmızı hakimdir. Aft bir virus mikrobu olduğu için antibiyotikle tedavi edilmez. Antiviral tedavi faydalıdır.”
Prof. Dr. Ziya Mocan aft ve uçukların oluşma nedenleri ve tedavide etkili bitkileri anlattı:;
GENÇLERİ SEVİYOR
Nüfusun yüzde 15-28’i arasında görülen aftlar daha çok 18-26 yaş arasındakileri gençleri tehdit ediyor. B12 ve demir eksikliği durumunda aft ve uçuğun iyileşmesi yavaşlar; görülme sıklığı artar. Aşırı duygusallık, adet dönemi ve stresli çalışma koşulları aft oluşumunu tetikler. Aşırı tuzlu ve baharatlı yiyecekler aftın oluşmasında etkendir. Ani korkular ve heyecanlar da uçuklara neden olabilir.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
-Aftların oluşumunu önlemek ve çabuk iyileşmesini sağlamak için günde 2 kez karbonatlı su ile gargara yapın.
-Yarım bardak suya 2 tatlı kaşığı kaya tuzu ilave edilerek 2 saatte bir gargara yapılabilir. Bu gargara antiseptik etkisi gösterecektir.
-Kırkkilit otunu kaynatın ve günde 2 kez ağzınızı bu suyla çalkalayın.
-Sarımsak antiseptik özelliğinden dolayı ezilerek aftlı bölgeye sürüldüğünde tedavi edici olacaktır. Aşırı soğuk ve sıcak gıdaları tüketmekten kaçının.
-Domates, çilek, kahve, çikolata gibi gıdalar ağız yaralarını tetikleyebilir, acısını artırabilir.
AYLARCA SÜREBİLİR
Aft ve uçukların kendiliğinden iyileşme süreleri 7- 10 gün kadardır. Ancak aftların büyük olması durumunda bu süre 4-5 haftaya kadar uzayabilir. Evde hazırlayacağınız bazı karışımlar bu sürenin kısalmasına yardımcı olabilir.

Behçet Hastalığı Körlük Nedeni Olabilir


Gözde kızarıklık, ağrı ve bulanık görmeyle kendini gösteren görme tabakasında iltihaplanma, verilen tedaviler sonucunda tümüyle geçmiyor ya da iyileştikten sonra tekrarlıyorsa dikkatli olun.Behçet hastalığının önemli belirtilerini oluşturan bu tablo, geç fark edilir ve iyi tedavi edilmezse körlüğe sebep oluyor.
Diz ve ayak bilek ekleminde şişlik, ağız içinde sık ve çok fazla aft oluşumu, yaygın büyük sivilceler ve ağrılı sıcak cilt altı bezeleri behçet hastalığının belirtileri. Acıbadem Hastanesi Romatoloji Uzmanı Dr. Selda Öktem, hastalığın ilk başladığı yıllarda daha şiddetli yakınmalara neden olduğunu, ilerleyen zamanlarda ise daha selim olma eğilimi taşıdığını ifade ediyor.
Dr. Öktem, tedavinin ihmal edilmesi sonucunda hastanın görme kaybı yaşayacağını ve yürümekte zorlanacağını belirtiyor. Öktem, behçet hastalığının kronik bir hastalık olduğu için tamamen yok edilemediğini ancak ilaç tedavileri sayesinde belirtilerin kontrol altında tutulabildiğini vurguluyor.

Sistit Nedir? Sistit Tedavisi


SİSTİT NEDİR? NEDEN OLUR *

Çoğu zaman, iltihaplanma bakteriyel bir enfeksiyondan kaynaklanır ve buna idrar yolu enfeksiyonu (İYE) denir. Mesane enfeksiyonu ağrılı ve sinir bozucu olabilir ve enfeksiyon böbreklerinize yayılırsa ciddi bir sağlık sorunu haline gelebilir. Sistit, belirli ilaçlara, radyasyon terapisine, hijyeni için kullanılan ürünlere ya da hijyen tekniklerine bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bunun yanı sıra, sistit, başka bir hastalığın komplikasyonu olarak da ortaya çıkabilir. Bakteriyel sistit için olağan tedavi antibiyotiklerdir. Diğer sistit tiplerinin tedavisi altta yatan nedene bağlı olarak değişiklik gösterir.

SİSTİTİN BELİRTİLERİ NELERDİR?*

Bazı kadınlar, yılda 3’ten fazla tekrarlayan sistit nöbeti geçirebilir. Ağrı, yanma hissi gibi belirtileri olan sistit, müdahalede geç kalındığı takdirde böbreklere zarar vererek tedaviyi oldukça güçleştiriyor. Çoğu durumda, sistitin geri dönmesinin belirgin bir nedeni yoktur. Genellikle mesane veya savunma (bağışıklık) sisteminizde tanımlanabilecek bir sorun yoktur. Vücudun mesaneye giren ve enfeksiyona neden olan bakterilere direnme yeteneğinde hafif bir değişiklik olabilir. Vücudun savunmasındaki küçük bir değişiklik, dengeyi enfeksiyona neden olmak için bakteriler lehine çevirebilir. Mesane veya böbrek problemleri sistitin tekrarlamasına neden olabilir. Örneğin; böbrek taşları veya idrarın birikmesine ve düzgün tahliye edilmemesine neden olan durumlar.

SİSTİT HAMİLELİK SIRASINDA DAHA SIK GÖRÜLÜR *

Hormonlar; vajina, mesane ve idrar yolu östrojen adı verilen kimyasal maddeye (hormona) yanıt verir. Menopozdan sonra, vücuttaki östrojen seviyeleri azaldığında, bu organların dokuları incelir, zayıflar ve kurur. Bu değişiklikler tekrarlayan sistit riskini artırabilir. Sistit, idrar yolundaki değişiklikler nedeniyle hamilelik sırasında da daha sık görülür.

CİNSEL İLİŞKİDEN SONRA… *

Cinsel ilişki bazı kadınlarda sistit olasılığını artırır. Bazı kadınlar cinsel ilişki sonrası bir gün içinde sistite yatkın olduklarını fark ederler. Bu kısmen mikropları (bakterileri) mesaneye itebilecek hareketlerden kaynaklanabilir. Ayrıca idrar çıkış borusunda (üretra) hafif hasarlar olabilir. Bu hafif hasar, bakterilerin gelişmesini teşvik eder. Spermisitler veya diyafram kontraseptifleri kullanılırsa vajina içindeki ve çevresindeki normal mukus da hassas olabilir. Sistit gelişme olasılığını azaltmak için cinsel ilişki yaptıktan sonra mesanenizi boşaltmak için tuvalete gidin. Doğum kontrolü için diyafram kullanmayın. Diğer doğum kontrol yöntemleri hakkında bilgi almak için doktorunuza başvurun.

YANLIŞ TEMİZLİK İDRAR YOLU ENFEKSİYONUNA NEDEN OLUR *

Kadının dış idrar yolunun anatomik olarak erkek dış idrar yoluna göre daha kısa olması, bakterilerin mesaneye ulaşmasını kolaylaştırarak mesane iltihabına neden oluyor. Bu nedenle hastalık en çok kadınlarda rastlanıyor. Özellikle üreme çağındaki kadınları tehdit eden idrar yolu enfeksiyonuna yol açan etkenler arasında tuvalet alışkanlıkları ilk sıralarda yer alıyor. Tuvalet sonrası, arkadan öne doğru yapılan temizlik, anüs çevresindeki organizmaları vajinaya taşıyarak sistite neden oluyor. Bu yüzden temizliğin önden arkaya doğru yapılması gerekiyor. Bunun yanı sıra cinsel ilişki sırasında meydana gelen mekanik travmalar ve ilişki ile genital bölgedeki yuvalanan bakterilerin mekanik olarak dış idrar yoluna taşınması da enfeksiyona olan eğilimi arttırıcı etkiye neden oluyor.

İDRAR YOLU ENFEKSİYONU TEDAVİ EDİLMEZSE… *

İdrar yolu enfeksiyonu olan hastalarda; sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma ve sızı, idrarın bitmeme hissi, kanlı gelmesi, idrar renginde koyulaşma ve bulanıklık, cinsel ilişki esnasında ağrı gibi şikayetler baş gösteriyor. Hastalığa müdahalede geç kalındığı takdirde bakteriler böbreklere ulaşıyor. Bunun da kişide, ateşle birlikte daha ağır seyreden ve hastane yatışı gerektiren enfeksiyonların gelişmesine neden olabiliyor.

SİSTİTİN TEDAVİ YOLLARI NELERDİR? *

Tedavide genellikle antibiyotikler ve idrar yolu temizleyicileri kullanılıyor. Uygun tedavi planlaması sonucunda şikayetler 24 saat içinde ortadan kalkıyor. Tedaviye geç kalınması ya da bilinçsiz uygulamalar yapılması sonucunda hastalık ilerleyebiliyor ve böbreklere yayılarak kronikleşebiliyor.
İdrar yolu enfeksiyonu belirtilerinden herhangi birinin görülmesi durumunda vakit kaybetmeden doktora başvurulması gerekir. Yapılan tetkikler ve çıkan sonuçlara göre belirlenen tedavi doğru şekilde uygulandığında kişinin tüm şikâyetleri ortadan kalkıyor. İdrar yolu enfeksiyonu yaşamamak için bol su içilmesi ve hijyen kurallarına dikkat edilmesi gerekir.