21 Ocak 2020 Salı

Göz altı morlukları nasıl geçer?




GÖZ ALTI MORLUKLARI NEDEN OLUŞUR?
Göz altı morluklarının başlıca sebebi yaşın ilerlemesi olarak gösterilse de günümüzde çok yaygın olan bu cilt problemi her yaşta görülebilir. Özellikle damar genişlemesine yol açan ilaçlar göz çevrenizin daha mor görünmesine sebep olabilir. “Beslenme” hatalarını da unutmamanız lazım. Kötü beslenme özellikle protein eksikliği, vitamin, demir, C vitaminini eksikliği de göz çevrenizin morarmasına sebep olabilir.
Konu ile ilgili açıklama yapan Prof. Dr. Osman Müftüğlu, göz altı morluklarının nedenlerini şöyle sıralıyor;
Yaşlılık: Yaşınız ilerledikçe göz altındaki deri torbalanmaya, sarkmaya ve koyulaşmaya başlar. İlaçların da göz altı morlukları yapabilecekleri aklınızda olsun.
Damar genişlemesi: Özellikle damar genişlemesine yol açan ilaçlar göz çevrenizin daha mor görünmesine sebep olabilir.
Beslenme hataları: “Beslenme” hatalarını da unutmamanız lazım. Kötü beslenme özellikle protein eksikliği, vitamin noksanlığı, demir fakirliği, C vitamininden yoksunluk da göz çevrenizin morarmasına sebep olabilir.
Alerji: “Alerji” sorununu da not alın. Alerjik konjonktivit (bir çeşit göz alerjisi), alerjik rinit (alerjiye bağlı burun iltihaplanması) de göz çevresini olumsuz etkileyen sorunlardır.
Ovalamak: Bu durumlarda göz altını sık sık ovalamak, kaşımak morluk oluşumunu kolaylaştırabiliyor.
Metabolik süreç: Diğer taraftan bazı kişilerde nedeni bilinmeyen metabolik süreçlerle göz altında aşırı melanin pigmenti birikmesi sonucu koyuluklar ortaya çıkabiliyor.
Güneş: Bunda güneş altında fazla kalmanın da rolü olduğu söyleniyor.
Ödem: Genel ödem durumu, yani vücudun fazlaca su tutması bir diğer faktör.
Tuz: Böyle durumlarda tuz tüketimini gözden geçirmek ve yeterince su içmek gerekiyor.
Regl dönemi: Seyrek olarak bazı hanımlarda adet dönemlerinde tekrarlayan göz altı koyulaşmalarına rastlanabiliyor.
Hamilelik: Ayrıca hamilelik döneminde de bu tür değişimlerin ortaya çıkması mümkün olabiliyor.
Alkol, sigara: Son olarak kötü ve dikkatsiz bir yaşam tarzının, aşırı sigara ve alkol tüketiminin, kısacası kişisel bakımsızlığın bu işte rolü olabileceğini biliyoruz.
GÖZALTI MORLUKLARI NASIL GEÇER?
Kas ağrılarınızın ve/veya kramp ataklarının verdiği ıstıraplarla canınız yanıyorsa çözümü kas gevşetici ve ağrı kesicilerden önce eksik olan magnezyum, potasyum ve /veya kalsiyum seviyelerinizi düzeltmekte arayın. Magnezyum takviyelerinden faydalanın.
Her sabah baş ağrıları ile uyanıyor, sıklaşan migren ataklarınız nedeniyle bunalıyorsanız, parasetamol veya salisilatlar değil, hipoglisemi, uyku apnesi, depresyon problemlerinin çözümüne odaklanın.
Eklem ağrılarınızı azaltmak için glikozamin, kondroitin ve/veya tip2 kolajen ihtiva eden desteklerden, kurkumin yani zerdeçaldan yardım almayı düşünün.
 Glutatyon takviyesi ne sağlar?
*Karaciğerinizin detoks gücünü yükseltir.
*Bağışıklık kabiliyetinizi destekler.
*Ağır metal (cıva) yükünüzü hafifletir.
*Sigara, alkol ve benzeri toksinlerin zararlarını azaltabilir.
*Kansere karşı daha güçlü direnç sağlar.
*Mitokondri fonksiyonlarınızı iyileştirir.
*Cilt yaşlanmasını geciktirir, kolajen üretiminizi hızlandırır.
 Uykusuzluk sorununuz varsa...
*Yatmadan 30-60 dk evvel 1-3 mg melatonin desteği deneyin.
*Yetersiz kalırsa melatonine, valeryan özleri ve/veya pasiflora desteği ekleyin.
*Magnezyumun taurat, glisinat ve/veya orotat tuzlarından istifade edin.
*Yatmadan önce epsom tuzu (magnezyum sülfat) eklenmiş bir küvette banyo yapıp 20-30 dk dinlenin.
Tatlı tutkusu bakın neler yapıyor?
 Akşam tatlısı sadece kilo sorununa “çanak” tutmuyor, pek çok sağlıksız sorunu da beraberinde getiriyor. İşte onlardan bazıları...
*Uyku bozukluğu
*Gece hipoglisemileri (terlemeler)
*Sabah yorgunluğu
*Yüzde sivilcelenmeler (akne)
*Kas ağrısı ve spazmları
*Sabah baş ağrıları

19 Ocak 2020 Pazar

Küba Kanser Tedavisi


Küba’nın Heberferon ilacı cilt kanserinde mükemmel sonuçlar veriyor

Küba'da üretilen Heberferon adlı ilacın cilt kanserinde tümör hücrelerinin çoğalmasını ve hastalığın tekrarını önlediği ve vakaların yüzde 90'ının fazlasında çok başarılı sonuçlar verdiği belirtiliyor.
Küba Genetik Mühendislik ve Biyoteknoloji Merkezi tarafından üretilen Heberferon adlı ilaç, cilt kanserini önleme konusunda "dünyada eşsiz" olarak görülüyor.
İlacın ulusal koordinatörü Dunia Sotolonga Heberferon, tümör hücrelerinin çoğalmasını ve hastalığın tekrarını önlediğini, vakaların yüzde 90’ının fazlasında mükemmel sonuçlar verdiğini belirtiyor.
Son üç yıldır Ciego de Avila’daki hastanelerde kullanılan ilacın, alınan iyi sonuçlar üzerine diğer illere de yaygınlaştırılması kararı alındı.
Hastalar, Küba'da Heberferon’dan parasız yararlanıyorlar.

Fucudin Krem Nedir?


Fucidin krem nedir?

Fucidin krem genellikle akne, sivilce ve uçuk tedavisinde kullanılır. Sadece eczanelerde satılır. Genellikle derideki bakterin tedavisinde kullanılır. Fucidin 20g’lık alüminyum tüplerde eczanelerdeki raflarda yerini almaktadır. FUCİDİN'in etkin maddesi olan Fusidik asit; bir antibiyotik olup bir çok mikroorganizma üzerinde güçlü antibakteriyel (bakterileri tahrip eden veya onların çoğalmasını engelleyen) etkiye sahiptir. FUCİDİN'e duyarlı organizmaların oluşturduğu deri hastalıklarının tedavisinde kullanılır.

Fucidin krem ne için kullanılır?

Fucidin krem bir antibiyotikli kremdir. Yaralar, kesikler, hafif yanıklar, arı sokmaları, böcek sokmaları, sivri sinek ısırıkları, sivilceler ve akneler, yara izleri, sivilce izleri, genital siğil gibi pek çok durumda doktorlar tarafından reçete edilir.

Fucidin krem nerelerde kullanılır?

Bu krem kollar, bacaklar, ayaklar, sırt, omuz, boyun, göğüs, genital bölge, karın, basen, kalça ve yüz bölgesinde kullanılabilir.

2020 Fucidin krem fiyatı ne kadar ?

Fucidin kremin Ocak 2020 itibariyle fiyatı 17.26 TL'dir.

Fucidin krem faydaları nelerdir?

Bu krem ciltteki bakteri, küf, maya ve mantar enfeksiyonlarını iyileştirir. Yara izleri, sivilce izleri ve lekeler için kullanılır.
Fucidin krem Etken maddesi Fusidik Asit olan ciltte oluşan bakterileri önlemeyi sağlayan, özellikle de cilt enfeksiyonlarında kullanımlarında ekili çözüm sunan antibiyotik kremdir.
Sivilce oluşumu, cilt üzerindeki boşluklara bakterilerin birikmesi ve cildin hemen altında toplanmasıyla oluşur. Etkili bir antibakteriyel özelliğe sahip olan Fucidin krem, cilt üzerinde ve hemen altında yerleşik bulunan bakterileri temizleyip hem sivilceleri yok eder hem de ilerleyen zamanda tekrardan sivilce oluşumunu önler.

Kaynak: Fucidin krem nedir, ne için kullanılır? İşte Fucidin krem faydaları

18 Ocak 2020 Cumartesi

Bazı bitkisel ilaçlar sedef hastalığını alevlendirebilir!


Dr. Öğr. Üyesi Gürkan Yardımcı, son yıllarda sedef hastalarının bilinçsiz bitkisel ürün kullandığını belirterek, "Hiçbir bitkisel ilacın sedef hastalığında tek başına etkili olduğu kanıtlanmadı. Ancak ardıç katranı, zeytinyağı, badem yağının tedaviye ek olarak kullanıldığında iyileşmeyi hızlandırdığı biliniyor." dedi. Esenler Medipol Üniversite Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Gürkan Yardımcı, kronik bir deri rahatsızlığı olan sedef hastalığına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Dr. Yardımcı, genellikle deride beyaz kabuklanmalarla seyreden bu hastalığın bazen tırnaklarda şekil ve renk bozukluklarına sebep olabildiğini belirterek, "Herhangi bir yaşta başlayabilen sedef hastalığı her iki cinsiyeti de etkileyebilir. Ailesinde sedef hastalığı olanlarda görülme sıklığı artar ancak temas yoluyla bulaşma riski yoktur." ifadelerini kullandı.
"Egzamayla karışabilir"
Genetik yatkınlığı olan kişilerde stres, sigara, UV ışınlarına maruziyet, enfeksiyonlar, bazı ilaçların kullanılması ve gebelik gibi sebeplerin hastalığın başlamasını tetikleyebildiğine dikkati çeken Dr. Yardımcı, şöyle devam etti: "Saçlı deri, diz ve dirsekler, genital bölge, bel bölgesi ve kalça bölgeleri hastalığın sıklıkla görülebildiği yerlerdir. Ancak vücudun herhangi bir yerinde de görülebilir. Bu bölgelerde genellikle beyaz, kalın kabuklu döküntüler şeklinde görülen sedef hastalığı bazen başta egzama hastalığı olmak üzere mantar, sifiliz gibi bazı hastalıklarla karışabilir. Bu durumda deri biyopsisi ile tanı netleştirilmeli. Çoğu zaman deride kırmızı zemini olan, yüzeyinde kalın, beyaz kabuklanmaların olduğu lezyonlarla seyreden hastalığın daha az görülen farklı tipleri de bulunuyor. Bunlar arasında koltuk altı, meme altı, kasık bölgeleri gibi vücudun kıvrım bölgelerinin etkilendiği ve genellikle beyaz kabukların görülmediği tip (invers psoriasis); sadece avuç içi ve ayak tabanının etkilendiği tip (palmoplantar psoriasis); sivilceye benzeyen, içi iltihaplı döküntülerle seyreden tip (püstüler psoriasis) sayılabilir."

"Kalp hastalıkları riskinde artış görüldü"
Dr. Yardımcı, sıklıkla deri ve tırnakların etkilendiği bu hastalıkta bazen eklemlerin de etkilendiğine ve sedef romatizması olarak bilinen hastalığa yol açabildiğine değinerek, "Hatta bazı hastalar deri ve tırnak bulguları olmadan sadece eklem tutulumundan şikayetçi olabilir. Hastalığın uzun ve kronik seyrinden dolayı çoğu hasta psikolojik sorunlar yaşayabilir ve yaşamlarının belirli dönemlerinde psikolojik destek, tedavi alabilir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda ise sedef hastalığı olan hastaların metabolik sendrom, obezite ve kalp-damar hastalıkları riskinde artış olduğu gösterildi." bilgisini verdi.
Sedef hastalığının başlatan veya şiddetini arttıran nedenlerin başında stres, sigara, geçirilmiş bakteriyel enfeksiyonlar ve bazı ilaçların kullanımı olduğunu belirten Dr. Yardımcı, "Bu yüzden hastalara stresten uzak durmaları ve gerekirse bir psikiyatri uzmanından destek almaları önerilir. Sedef hastaları kesinlikle sigara içmemeleri ve sigara içilen ortamda dahi bulunmamaları konusunda uyarılmalı. Bazı bakteriyel hastalıkların sedef hastalığını şiddetlendirebileceği söylenmeli, böyle bir durum ile karşılaşıldığında ise hemen bir dermatoloji uzmanına başvurmaları gerektiği konusunda hastalar bilgilendirilmeli." değerlendirmesinde bulundu.
"Bilinçsiz bitkisel ürünleri kullanmayın"
Dr. Yardımcı, güneş ışınlarının çoğunlukla sedef hastalarına fayda sağladığına işaret ederek, şu tavsiyelerde bulundu: "Bu yüzden hastalık şiddeti çoğu hastada yaz mevsiminde azalır, kış mevsiminde ise artar. Kış aylarında soğuyan hava ve azalan nem nedeniyle derinin kuruluğu artar ve derideki pullanmalarda artış görülebilir. Bu nedenle hastaların kış aylarında düzenli olarak nemlendirici kremler ve losyonlar kullanmaları gerekir. Sedef hastalığının çok sayıda ilacı var ama henüz kalıcı bir tedavisi bulunmuyor. Mevcut ilaçlarla hastalık kontrol altına alınabiliyor. Düzenli uzman kontrolü altında bu ilaçlarla uzun süreli iyilik hali sağlanabiliyor. Ancak son yıllarda hastaların bir kısmı tedaviye alternatif olarak bazı gıdalar tüketmekte ya da bazı bitkisel ürünleri uzman görüşü olmadan kullanabilmekte. Bu durum bazen hastalığın daha fazla şiddetlenmesine neden olabilir ve böylece günlük yaşamı daha da zorlaştırabilir. Hiçbir bitkisel ilacın sedef hastalığında tek başına etkili olduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlanmadı. Ardıç katranı, zeytinyağı, badem yağı gibi bazı bitkisel ilaçların tedaviye ek olarak kullanıldığında iyileşmeyi hızlandırdığı, kabuklanmaları azalttığı ve deriyi yumuşattığı biliniyor."

Aft Nedir? Aft Tedavisi


Halk arasında aft adı verilen ağız yaraları, kişinin yemek yemesini, konuşmasını, yutkunmasını zorlaştıran ve tükürük salgılarının kontrolünü güçleştiren mukozal bir rahatsızlıktır. Aft; yanak içlerinde, dilde, damakta diş etlerinde tekil ya da çoğul yaralar şeklinde görülebilir. Birçok kişinin karşılaştığı bu sorun için aft nasıl geçer sorusunun cevabını öğrenmekte fayda var...

AFT NASIL GEÇER?

Genel olarak aft bitkisel tedavi ya da başka herhangi bir yönteme ihtiyaç duymadan 7-10 gün içerisinde kendiliğinden iyileşir. Ancak küçük de olsa tekrarlayan aftlar için doktora gidilmeli ve aftın oluşmasındaki asıl sebep belirlenmelidir. Çünkü aftın sebebi vitamin eksikliği ise tedavisi farklı, alerjik reaksiyona bağlıysa farklı olacaktır. Ancak doktora gitmeden önce, evinizde bulunan bazı ürünlerle aft tedavisini kendiniz uygulayabilirsiniz.

KARBONAT

Evinizde karbonat ile aft tedavisi uygulayabilirsiniz. Bunun için bir çay bardağı oda sıcaklığındaki su ile bir çay kaşığı karbonatı iyice karıştırın ve gargara yapın. Bu karışımla ağız içindeki yaralar iyileşene kadar günde iki kez gargara yapabilirsiniz.
Aftın tedavisinden önce, ağzınızda bu yaraların oluşumunu engellemek için alabileceğiniz önlemler de mevcut:
  • Ağız ve diş sağlığınızı ihmal etmeyin. Diş ipi kullanarak dişlerinizin arasında kalan bakterileri yok edin.
  • Acılı, baharatlı, ekşili ya da asit oranı yüksek gıdaları yoğun olarak tüketmekten kaçının.
  • Beslenmenize dikkat edin, tüm vitamin ve minerallerden yeterli oranda aldığınıza emin olun.
  • Sigara kullanıyorsanız sigarayı bırakın. Sigara, yalnızca ağız yaralarının değil pek çok hastalığın tetikleyicisidir.

AFT NEDİR?

Aft; acı, yanma ve kaşıntıya neden olan oral ülserdir. Ağız içinde pamuksu görünüm yaratırlar. Genelde tek olarak görülürler ancak aynı anda farklı bölgelerde de çıkabilir.

AFT NEDEN OLUR?

Aft, genelde kısa sürede iyileşen ve belirli bir süre boyunca hassasiyet ve acıya sebep olmaktan başka herhangi bir olumsuz sonucu olmayan bir hastalıktır. Ancak sürekli tekrar eden, iyileşme süresi uzun süren ya da derin yaraların oluşmasına sebep olan aftlar ciddi hastalıkları da beraberinde getirir. Bu nedenle ağızda aft nasıl çıkar sorusunun birden çok yanıtı vardır.
Beyaz birer baloncuk gibi görünmelerine rağmen, aft patlatmak mümkün değildir. Ağız yaralarına dikkat edilmeli ve olası önemli bir durumda, erken tanı ve tedavi ihtimalini yitirmemek için kısa sürede kontrol altına alınmalıdır. Bunun için de altında yatan sebebin tespit edilmesi gerekir.


1. ALERJİ

İnek sütü proteinleri, çikolata, domates, ceviz, tarçın, badem, gluten, çilek, incir ve limon gibi gıdaların alerjik reaksiyona neden olarak ağızda aft oluşumunu tetiklediği bilinmektedir. Reaksiyon sırasında histamin salgılanması sebebiyle ağız içi dokusu zarar görebilir ve bu da aft oluşumuna neden olabilir. Eğer alerjiye bağlı olarak ağız yaralarınızın oluştuğunu düşünüyorsanız bir alerji testi yaptırarak nelere hassasiyetiniz olduğunu öğrenebilir ve bu gıdaları tüketirken daha dikkatli olabilirsiniz.

2. DEMİR VE VİTAMİN EKSİKLİĞİ

Ağız yaralarının oluşmasında en büyük etkenlerden biri de B3, B9 ve B12 vitaminleriyle birlikte vücuttaki demir eksikliğidir. Bu vitaminler kan hücresi üretmek, cilt sağlığı ve sinir sistemini desteklemek gibi özelliklere sahiptir. Dolayısıyla vücutta az miktarda bulunmaları durumunda, vücut yeterli desteği sağlayamadığı için ağızda aftlar oluşabilir.

3. BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNDE ZAYIFLIK

Ağızda aft hangi vitamin eksikliği ile meydana gelir sorusunun ardından, bu duruma paralel olarak ilerleyen bağışıklık sistemi zayıflığını da göz ardı etmemek gerekir. Mineral ve vitamin eksikliği vücudun bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Bağışıklık sistemi zayıflayan beden, HIV ya da lupus gibi direkt bağışıklık sistemine hücum eden hastalıklara karşı savunmasız kalır ve bu tür hastalıklar da ağızda yaraların oluşmasına neden olur.

4. BEHÇET HASTALIĞI

Tekarlayıcı özelliğe sahip olması nedeniyle, çoğunlukla yineleyen aftlarla karıştırılan bu durum Behçet hastalığının habercisidir. Çoklu miktarda görülmesi ve diğer nedenlere kıyasla daha sık tekrar etmesi sebebiyle Behçet hastalığı nedeniyle oluşan aftlar bu şekilde ayırt edilebilir. Behçet hastası olan kişilerde aftlar ayda birkaç kez tekrar eder ve sayıları genelde birden fazladır. Sayılarının çokluğu nedeniyle ağrıya da neden olabilir.

5. HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER

Aftlar, vücudun hormon değişikliklerine verdiği fizyolojik tepkilerden biridir. Bu nedenle ergenlik dönemindeki gençlerde, regl dönemindeki ya da hamile kadınlarda sıklıkla ağız yaraları oluşur.

6. ASİTLİ YİYECEK VE İÇECEKLER

İçerisinde yüksek oranda asit bulunan yiyecek ve içecekler ağız içerisinde tahrişe neden olarak aft oluşumunu tetikleyebilir. Asit oranı yüksek gıdaların yanı sıra aşırı tuzlu, aşırı baharatlı ya da içeriğinde kimyasal ihtiva eden hazır gıdaların tüketimi de aft oluşumuna sebep olur.

7. MİDE MİKROBU

Mide mikrobu, helikobakter pilori adıyla bilinir ve B12 eksikliğine sebep olmakla birlikte aft oluşumuna da sebep olabilir. Mide mikrobu, aftın nedenleri araştırılırken genellikle atlanan bir unsurdur ancak oldukça yaygın görülebilen bir durumdur. Eğer ağzınızda sıkça tekrarlanan aftlar varsa bunun sebebi mide mikrobu olabilir ve bu zararlıdan kurtulmadan aftlardan da tamamen kurtulmak mümkün olmayacaktır.

8. AĞIZ BAKIM ÜRÜNLERİ

Ağız sağlığıyla ilgili ürünler alırken içeriğine bakıp sodyum lauril sülfat içeren ürünlerden uzak durmanız, ağzınızda bu nedenle aft çıkma olasılığını ortadan kaldırır. Çünkü sodyum lauril sülfat içeren diş macunu, gargara gibi ürünlerin, ağızda yaraların oluşması ihtimalini artırdığı bilinmektedir.
Bu nedenlerin dışında daha pek çok şey ağızda aft oluşmasına sebep olabilir. Yanağınızı ısırmanız, dişlerinizi fırçalarken fazla sert davranmanız gibi fiziksel travmaların yanı sıra sigara tüketimi, stres gibi faktörler de aft oluşmasını tetikler. Sürekli tekrar eden ve geç iyileşen ağız yaralarından muzdaripseniz en kısa sürede doktorunuza danışmalısınız.

AFT BELİRTİLERİ NELERDİR?

Ağız yaraları nedenine bağlı olarak farklılık gösterir. Aftlar ağız içerisinde çıktığı lokasyonda yüzeysel ya da derin doku kaybına neden olur. Genel olarak beyaz oval noktacıklar şeklinde oluşan aftlar, eğer ağızda derin yaralar açıyorsa kanser gibi daha ciddi hastalıkların da habercisi olabilir. Aft bulaşıcı mı sorusu için, bulaşıcı olmadığını söyleyebiliriz. Eğer ağız yoluyla temas ettiğiniz kişide de benzer yaralar oluştuysa bu yaralar aft değildir ve acilen doktora gösterilmelidir. Genel olarak aft belirtileri:
  • Ağızda beyaz renkli yara ya da yaralar
  • Çene hareketleri sırasında acı
  • Diş fırçalanırken batma hissi ve nadiren diş etlerinde kanama
  • İştah kaybı
  • Yaralı bölgelerin şişmesi
  • Yoğun tuzlu, baharatlı ya da ekşi gıdalar tüketilirken ağızda yanma hissi
  • Bademcikler ya da lenf bezlerinde şişme
  • Ağızda kuruluk
  • İstenmeyen kilo kaybı
  • Halsizlik
    şeklinde sıralanabilir. Ağız ülserinin belirtileri, altta yatan duruma ya da hastalığa ve süresine bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.

Paslı Dil Neden Olur?


Paslı dil vücutta farklı hastalıkların habercisi olarak ortaya çıkabilirken bazen de hiçbir hastalığın nedeni olmadan oluşmaktadır. Rahatsızlık dilin tüm bölgelerinde meydana gelebileceği gibi sadece belirli yerlerinde de görülebilmektedir. Peki, paslı dil hangi hastalıkların belirtisidir? Bilinmesi gerekenleri haberimizde sizler için derledik…
PASLI DİL HANGİ HASTALIKLARIN BELİRTİSİDİR?
Hastalık dil üzerinde farklı renkler oluşturarak ortaya çıkmaktadır. Dilde yaşanan renk değişikliklerine bağlı olarak rahatsızlık kısa sürede fark edilebilmektedir. Paslı dil hastalığında dil, beyaz, sarı kahverengi ve siyah renklerde olabilmektedir:
Mor lekeler: Dil üzerindeki mor noktalar; diyabet, cilt kanseri ve bağışıklık sistemi hastalıklarının belirtisidir.
Kırmızı lekeler: Dilinizin rengi parlak kırmızıysa B12 vitamini eksikliği yaşıyor olabilirsiniz. B12 vitamini eksikliği, nörolojik sorunlardan bunamaya kadar pek çok soruna yol açabiliyor.
Beyaz lekeler: Mide ve bağırsaklarda oluşan gastrit, enteririt, kolit, gartoenterit gibi enfeksiyonların belirtisidir ve bu bölgelerde yoğun miktarda bakteri ve mantar bulunduğunu gösterir.
Sarı lekeler: Dilde sararmanın yanı sıra dirsekler, dizler eller ve ayaklarda da sarı renk görülür. Bu belirtiler yüksek kolesterol seviyesinin habercisi olabilir. Kolesterol yüksekliğinin yol açtığı en önemli hastalıkların başında kalp gelmektedir. Ayrıca, dilin ortasında bulunan sarımsı tabaka, karaciğer rahatsızlığına işarettir.
Kahverengi lekeler: Kabızlık problemi, bunun yanı sıra aşırı alkol tüketimi ve sigara içmek, dil üzerinde kahverengi leke oluşumuna yol açmaktadır.
Yeşil lekeler: Antibiyotiklerin, hormonların ve bazı diğer besin preparatlarının kullanımı dilde yeşil lekelerin oluşmasına neden olabilir.
Siyah: Bağışıklık sisteminin çok zayıflamış olduğunu işaret eder. Bağırsaklara yerleşen mantarların ürettiği aşırı toksik madde sebebiyle, bağırsaklar tahrip olmuş demektir. Mantarların ürettiği bu toksik maddeler önlenemediğinde kişi kolon kanserine yakalanır.
Dilde pas olmasına neden olan diğer hastalıklar, hormon bozuklukları, vitamin yetersizliği, menopoz sonrası eklemlerde zayıflama, kalbin sağ toplar damarında zafiyet, varis ve basur gibi damar hastalıklarıdır.

Yukarıda sayılan belirtileri yaşayanların rahatsızlığı fark ettiklerinde en kısa zamanda uzman bir doktora muayene olarak gerekli tedaviyi yaptırmaları gerekmektedir.

Kurdeşen Nedir? Ürtiker Tedavisi


Bir cilt hastalığı olan kurdeşen her ne kadar kendi kendine geçebilecek olsa da kurdeşene neden olacak şeyleri bilmekte fayda var. Nitekim kurdeşende, oluşturduğu semptomlardan ziyade altında yatan sebep araştırılarak alerjik bir reaksiyona bağlı oluşup oluşmadığı tespit edilmelidir. Kurdeşen (ürtiker) nedir, nasıl geçer? İşte detayları...

KURDEŞEN NEDİR, NASIL GEÇER?

Ürtiker olarak da bilinen ve kurdeşen dökmek olarak tabir edilen cilt rahatsızlığı, vücudun her yerinde görülebilen şişkinliklerdir. Genellikle kırmızı, pempe ya da ten renginde görülebilen kurdeşen, kaşıntıya, batmaya ya da acıya neden olur. Kurdeşen, pek çok vakada birkaç gün içerisinde kendiliğinden geçer. Alerjik reaksiyona bağlı oluşan kurdeşende, anti alerjik ilaçların kullanımı kurdeşenin ortadan kalkmasını sağlar. Ancak kronik kurdeşen vakalarında alerjen faktör ortadan kaldırılmadığı sürece bu kızarıklık ve şişlikler oluşmaya devam eder.
Kurdeşen bulaşıcı mıdır sorusuna yanıt vermek gerekirse, toplumdaki genel kanının aksine bulaşıcı değildir. Dış etkenlere bağlı olarak vücutta histamin seviyesinin artmasından dolayı oluşan kurdeşen yapıları başka bir kişiye sıçramaz. Bazı durumlarda aynı ortamda bulunan kişilerde, aynı anda ürtiker görülebilir. Bunun sebebi hastalığın bulaşması değil, aynı alerjene maruz kalınması ya da aynı risk faktörünün (örneğin stres) kişileri etkilemesidir.

KURDEŞEN NASIL GEÇER, TEDAVİSİ NASIL OLMALI?

Ürtiker tedavisine başlayabilmek için öncelikle vücudunuzda oluşan kabarcıkların gerçekten kurdeşen olup olmadığı anlaşılmalıdır. Nadir olmakla birlikte bazı durumlarda haşere saldırıları da ürtikere benzer semptomların oluşmasına neden olabilir. Doktorunuz fiziksel bir muayene ile bunu kolaylıkla tespit edebilir. Eğer fiziksel muayeneden sonuç alınamadıysa tam kan sayım testi ile histamin seviyesi kontrol edilir ve gerekli görülmesi halinde alerji testi de istenebilir.
Alerjiye ya da başka bir enfeksiyona bağlı olmayan ürtiker vakalarında çoğu zaman yazılan ilaçlar semptomların yarattığı rahatsızlığı azaltmaya yöneliktir.
  • Etken maddesi definhidramin ya da setirizin olan antihistaminik ilaçlar alımı,
  • Bölgenin tahriş edilmesini engellemek,
  • Sıcak su kullanmamak,
  • Karbonatlı su ile duş almak akut ürtikerin semptomlarını hafifleterek hastayı rahatlatabilir.
    Kurdeşen nasıl geçer sorusunun yanıtı hastalığın oluşumuna neden olan etkene göre değişir. Alerjik reaksiyona ya da strese bağlı oluşan kurdeşende ise öncelikle tetikleyici faktör ortadan kaldırılmalıdır. Alerjinin şiddetine bağlı olarak iğne ya da hapla tedavi tercih edilebilir. Stres kaynaklı ürtikerde ise hastanın psikolojik destek alarak stres kaynağından uzaklaşması sağlanır.

KURDEŞEN NEDEN OLUR?

Kurdeşen oluşumuna pek çok şey neden olabilir. Genel olarak alerjik reaksiyona bağlı görülen kurdeşen, ilaçların yan etkileri, tüketilen gıdalar, bulunan ortamda yer alan bir madde ya da yoğun stresten dolayı da oluşabilir. Eğer ciltteki şişlikler altı hafta içerisinde kendiliğinden yok olmadıysa kronik kurdeşen ihtimali değerlendirilir. Alerjenlere maruz kalmanın yanı sıra:
  • Çölyak hastalığı
  • Cilt veremi (lupus)
  • Tip 1 diyabet
  • Romatoid artrit (romatizmal eklem iltihabı)
  • Tiroid hastalıkları
    Kronik ürtikerin oluşmasına sebep olan faktörlerdir.

ALERJİ

Kurdeşen yaygın olarak, tüketilen bir gıdaya ya da maruz kalınan bir dış etkene bağlı olarak oluşan alerjik reaksiyondan kaynaklanır. Alerjik reaksiyon oluştuğunda, vücut kan içerisinde histamin salgılamaya başlar. Histaminler, vücudun kendini enfeksiyona ya da dış işgalcilere karşı korumak için ürettiği bir kimyasaldır. Ancak ne yazık ki bazı kişilerde histaminler kurdeşen oluşumuna neden olan şişme, kaşıntı gibi pek çok belirtiye neden olur. Eğer kişide polen, ilaçlar, gıda, hayvan ya da haşere gibi sabit alerjiler varsa, kurdeşen oluşumunu engellemek için öncelikle bu hastalığın ortadan kaldırılması ya da kontrol altına alınması gerekir.

STRES

Stres de tıpkı alerjik reaksiyon gibi vücudun histamin salgılanmasına neden olur. Aşırı histamin salgılanması, cilt yüzeyinde kızarıklık ve kaşıntıyla beraber, dokusal lezyonlar ve ağrı hissine neden olur. Stres, bağışıklık sistemini tetikleyerek aşırı histamin salgılanmasına neden olan faktörlerden biridir.
Bunların haricinde vücutta kalıcı ya da geçici kurdeşen oluşmasına pek çok şey neden olabilir.
  • Dar kıyafet tercihleri
  • Enfeksiyonlar
  • Aşırı egzersiz
  • Aşırı soğuk ya da sıcağa maruz kalınması
  • Aşırı terlemeye bağlı tahriş
    gibi etkenler de ürtiker oluşumunu tetikleyebilir. Bazı akut kurdeşen durumları zaman içerisinde kronik ürtikere dönüşebilir. Alerjik reaksiyona bağlı oluşanlar haricinde, kurdeşen oluşumunun asıl sebepi çoğunlukla tespit edilemez.

Antidepresan Saç Döküyor!


Saç dökülmesi kadın erkek her yaştan insanın mustarip olduğu bir cilt problemidir.

Genetik faktörlerden hormonal değişimlere, stresten dengesiz beslenmeye kadar pek çok faktöre bağlı gelişen saç dökülmeleri ilaç kullanımında da kendini gösteriyor. Başta antidepresanlar olmak üzere birçok ilaç saç dökülmesi problemine yol açıyor. Uzmanlar, yaşanılan stres halinin uzun sürmesi halinde saç köklerinin yeterli besin ve oksijeni alamadığını, bu durumun da saç dökülmesini hızlandırdığını belirterek şunları ekliyor: 'Saç dökülmesi çeşitli ilaç kullanımlarında da karşımıza çıkıyor. Özellikle kemoterapide kullanılan kanser ilaçları, radyasyon, bazı antibiyotikler, doğum kontrol ilaçları ve antidepresanlar saç dökülmesini artırabiliyor. Bununla birlikte bazı anestezik ilaçlar da bölgesel ve aşırı saç dökülmelerine yol açıyor. Bu noktada uzman kontrolü dışında ilaç kullanımının durdurulması ya da en aza indirilmesi gerekir. Aksi takdirde ilaçlar dökülmelerin artmasına neden olarak saç derisinde açıklıklara neden olabilir. Bu durum da, estetik anlamda dış görünüşün bozulmasına ve kişinin psikolojik olarak olumsuz etkilenmesine yol açabilir.' 

Saçkıran nedir? Alopesi Areta Tedavi


SAÇKIRAN NEDİR?

Saçkıran kıl kaybı olarak tanımlanır. Kıl köklerinin yer aldığı derinin yüzeyinde bulunan gözeneklerin verimsiz hale gelmesiyle beraber kıllar dairesel bir şekilde dökülmeye başlar ve öbek öbek boşluklar oluşur. Bir başka deyişle saçkıran sadece saçların sağlığını bozmaz, bir taraftan da dış görünüşün negatif etkilenmesine sebep olarak psikolojik açıdan olumsuz etkiler yaratır. Bu noktada öyle bir çıkmaz vardır ki saçkıran yüzünden saç kaybettikçe stres yaşanır, bu stres yüzünden saçkıranın etkisi daha da artar ve daha fazla saç kaybetmeye başlanır.

SAÇKIRAN TEDAVİ YÖNTEMLERİ

KREM

Saçkıranı ortadan kaldırmak için kullanılan kremler kortizon içerir ve hastalığın başlangıcında kullanılması halinde çok daha iyi sonuç alınmasını mümkün kılabilir. Buradan da anlaşılacağı üzere saçkıran tedavisinde erken teşhis ve hızlı müdahale son derece önemlidir.
Saçkıran sorununa çare olması için kullanılan kremler, içerdikleri kortizon nedeniyle kimi yan etkilere neden olabildikleri için sadece sorunlu bölgeye dikkatli bir biçimde sürmek gerekir. Doktorun önerdiği kullanıma uygun bir şekilde harekete edildiği sürece sert bir yan etkiyle karşılaşmak çok mümkün değildir.

ENJEKSİYON

Saçkırana bağlı olarak meydana gelen dökülmeler sorunlu bölgenin dışına taştıysa ve ilerleme göstermeye başladıysa deri altına kortizon enjekte edilerek problem çözülmeye çalışılır. Eğer saçkıran, genetik bir faktöre bağlı olarak ortaya çıkmadıysa genelde enjeksiyon yöntemi uygulanır ve bu yöntem uzun süreli bir tedavi gerektirir. Hastanın tedavi bitene kadar sabırlı bir şekilde uygulamaları aksatmadan, tedavi sürecine devam etmesi gerekir.

İLAÇLAR

Enjeksiyon ve krem ile çözülemeyen saçkıran problemlerinde devreye ilaç tedavisi girer. Genelde diğerlerine göre daha ağır yan etkilere sahip olduğu için çok fazla tercih edilmeyen ilaç tedavileri saçkıran derdine çözüm üretirken bir taraftan da vücudun belirli bölgelerinde komplikasyon oluşmasına sebep olabilir. Sık tekrarlayan bir sağlık sorunu olması sebebiyle saçkıran uzun süreli tedavi gerektirir ve bu süreç içerisinde doktor ilaçların dozunu zaman zaman artırabilir ya da azaltabilir.

PUVA

Bütün denemelere rağmen saçkıran geçmezse puva yöntemine başvurulur. Ultraviyole ışınlarla enjekte edilen ilaçlar sorunlu bölgeye uygulandıktan sonra saçkıranın zamanla geçmesi beklenir. Doz aşımı söz konusu olursa deride ciddi hasarlar meydana gelebileceği için çok tercih edilen bir yöntem değildir.

SARIMSAK UYGULAMASI

Saçkıran bitkisel tedavi ile de çözümü mümkün olan bir hastalıktır. Saçkıran tedavisinde en çok kullanılan bitki sarımsaktır. Üç diş sarımsağı döverek içerisine birkaç damla alkol ekleyin ve karışımı sorunlu bölgeye sürün. Bu uygulamayı düzenli olarak deneyin. Tabii bu uygulamayla yetinmek doğru değildir, doktora da görünmeyi ihmal etmeyin.

SAÇKIRAN NEDEN OLUR?

KALITIMSAL FAKTÖRLER

Genetik faktörler birçok rahatsızlıkta olduğu gibi saçkıran konusunda oluşum aşamasındaki en büyük sebepler arasında yer alıyor. Aile geçmişinde saçkıran öyküsü bulunan birisiyseniz bu hastalığa yakalanma ihtimaliniz diğer insanlara kıyasla %25 daha fazladır. Durum böyle olunca saç ve kıl sağlığınızı korumak için daha dikkatli davranmanız gerekiyor.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN ZAYIF OLMASI

Vücudun dışarıdan gelen tehditlere karşı daha sert reaksiyon gösterip beden sağlığını koruması için bağışıklık sisteminin olabildiğince güçlü olması gerekir. Dolayısıyla bağışıklık sistemi zayıfladıkça birçok hastalık vücuda kolayca sirayet edebilir ve çeşitli problemlerle karşı karşıya kalınabilir. Bunun yanı sıra kimi hastalıklar bağışıklık sistemini iyice zayıflatır ve sistem birçok görevini yerine getiremez hale gelir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda ise bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla beraber beyaz kan hücreleri, saç köklerindeki hücrelere savaş açar ve bu hücrelerin ölmesine sebep olabilir. Bu nedenle saçlarda ciddi bir dökülme söz konusu olur. Eğer gerekli tedavi hızlı bir şekilde gerçekleştirilmezse saç köklerinin kendi kendini yenilemesi çok daha güç olur.

STRES

Günümüzün en büyük sıkıntılarından birisi şüphesiz ki strestir. Fakat stres öyle bir problem ki sadece psikolojik olarak etki etmez aynı zamanda vücudun sağlıklı işleyişine zarar vererek çok çeşitli hastalıklarla karşılaşmaya sebep olabilir. Bedenin hormon dengesini negatif yönde etkileyen stres, vücutta istenmeyen değişikliklere de sebep olabilir. Genellikle depresif bir durum ya da ağır bir travma sonrasında ortaya çıkan stres yüzünden saçkıran oluşumu söz konusu olur.
Genelde 20 yaş altında görülen saçkıranın ana sebeplerinden birisi strestir. Çocukluk döneminden itibaren gerek aile içerisinde gerek sosyal ortamda çok mutlu bir hayat sürmeyen çocukların ileride yaşayacağı fizyolojik sorunlardan birisi de saçkıran olabilir. Strese eğilimi yüksek çocukların sınav ve diğer konularda rahatlamasını sağlamak onları bu tip hastalıklardan uzak tutma konusunda etkili olacaktır.

TİROİD

Vücut için son derece önemli fonksiyonlara sahip olan tiroid bezlerinde meydana gelen herhangi bir sorun oldukça kısa süreler içerisinde bedenin diğer bölgelerine sirayet ederek vücudun sağlıklı işleyişini negatif etkiler. Tiroid bezlerinde oluşan herhangi bir sorun başta guatr olmak üzere birçok hastalığın sebebi olabilir. Tiroid problemleri kansızlık problemini meydana getirebildiği gibi buna bağlı olarak saçkıran sorunlarının yaşanmasına da neden olabilir.

KULLANILAN İLAÇLAR

Herhangi bir hastalığın tedavisi için kullanılan bazı ilaçlar vücuda saçkıran etkisi yaparak saçların dökülmesine sebep olabilir. Bu ilaçlar eğer hayati bir durum için alınmıyorsa bir yan etki olarak değerlendirilir ve doktor tarafından aynı etkiyi gösteren farklı bir ilaçla değiştirilir. Ama ilacın hayati bir görevi varsa ve yerine sunulacak başka bir ilaç aynı etkiyi göstermiyorsa hasta bu ilacı saçkıran etkisine rağmen kullanmak durumunda kalabilir.

SAĞLIKSIZ BESLENME

Sağlıklı beslenme yalnızca vücudun iç işleyişini pozitif anlamda etkilemekle kalmaz, aynı zamanda dış görünüş ve saçları da olumlu etkiler. Sağlıksız beslenme, vücuda zararlı yiyecekler tüketme ya da besin yoluyla vücut için gerekli olan vitamin ve minerallerin yeteri kadar alınamaması durumunda saç ve kıllarda dökülmeler meydana gelebilir. Genelde bu tip durumlar saçkıran başlangıcında fark edilir ve beslenme alışkanlığı değiştirilerek hastanın eski sağlığına kavuşması hedeflenir.

SAÇKIRAN NE KADAR SÜREDE GEÇER?

içbir hastalık için tedavi süresi net bir şekilde verilemez çünkü hastalığın ilerleme seviyesi, hastanın bünyesi ve tedavi yöntemleri gibi faktörler bu süreyi etkileyebilir. Saçkıranda tedavi sürecine saç yapısı, genetik yatkınlık, yaş gibi belirleyiciler de etki eder. Genelde bağışıklık sistemi güçlü olan ama stres yüzünden saçkırana maruz kalan hastalarda tedavi daha kısa sürer. Çocuk ve gençlerde 6 ay içinde iyileşme beklenir.

SAÇKIRANDA BÜYÜK BAŞARI SAĞLAYAN TEDAVİ

Columbia Üniversite tarafından yapılan bir araştırma ile saçkıran hastalarında yapılan "ruksolitinib" etken maddeli tedavide %75 oranında başarı gözlemlendi. Tedavi sonrasında saçkıran hastaların yeniden saç oluşum oranı %92 oranında çıktı. Araştırmayı yapanlar tarafından yapılan açıklamada JAK inhibitörlerin saçkıran hastalığı için etkili bir tedavi sağladığını belirtti. Saçkıran, erkek ve kadınları eşit oranda etkiliyor ve her yaşta görülebiliyor. Sadece saç dökülmesi şeklinde değil vücut kıllarında da dökülmeler olabiliyor. Bu hastalık için saçları tamamen yenileyecek bir tedavi henüz yok fakat araştırmacılar saçkıran hastalığı tedavisi için çalışmaya devam ediyor.

Tırnaklardaki beyaz lekelere dikkat!


Tırnaklar parmak uçlarını her türlü travmadan koruyan, cisimleri tutmayı kolaylaştıran, sert ve boynuzsu yapılardır. Üst kısımda bulunan yarı saydam tabaka, zemindeki tırnak yatağına sıkıca yapışıktır.


Tırnaklardaki beyazlık birçok hastalığın göstergesi olabilir 

Tırnaklar dışsal etkenlerden ve travmalardan etkilenirken, içsel olarak da birçok hastalığın veya eksikliğin göstergesi olabilir. En sık rastlanan tırnak değişikliği, tırnak üzerindeki beyazlıklar ve tırnak kırılmalarıdır. Beyazlıklar noktasal, çizgisel veya yaygın olabilir. Hemen herkesin tırnağında, bir dönem bu tarz değişiklikler baş göstermiştir. Noktasal ve çizgisel opak beyazlıklar genellikle travma, sıklıkla yapılan manikür ya da pedikür, tırnak yeme veya sıkı ayakkabı giyilmesi sonrasında meydana gelir. Sık oje sürülmesine bağlı da yalancı beyazlık görüntüsü oluşabilir.


Bazı belirgin tırnak beyazlıkları ise daha çok sistemik böbrek hastalıkları, albümin düşüklüğü, kemoterapötik ilaçlar, siroz ve kansızlık durumlarında meydana gelir Burada olay tırnak yatağındadır, tırnak plağı ise saydamlığını korur.


Tırnak kırılmaları hangi durumlarda meydana gelir? 

Tırnak kırılmaları ise deterjan, sıvı sabun gibi kimyasallara direkt temas, vitamin eksiklikleri, demir eksikliği, periferik damar hastalıkları, tiroid hastalıkları, sedef hastalığı ve liken planus gibi çeşitli deri hastalıklarında gözlenir.


Uçuk Nedir? Uçuk Tedavisi


Herpes simpleks virüsü, doğrudan temas yoluyla insandan insana bulaşabilen bulaşıcı bir virüstür. Ağrı ve acı vermesinin yanı sıra rahatsız edici bir görüntüye de sahip olan uçuklar yüzünden bazen yemek yemek, gülmek, konuşmak zorlaşabilir. Şimdi, uçuktan kurtulma yolları nelerdir? Uçuğun çabuk iyileşmesi için ne yapmak gerekir? Gelin hep birlikte öğrenelim…
UÇUK (HERPES) HAKKINDA
HSV olarak da bilinen herpes simpleks virüsü, uçuğa neden olan ve ömür boyu tekrar edebilen viral bir enfeksiyondur. Uçuk, vücudun çeşitli bölgelerinde, en yaygın olarak cinsel organlarda veya ağızda görülebilir. Herpes simpleks virüsünün iki türü vardır.
HSV-1: Öncelikle oral uçuklara neden olur ve sıklıkla ağız çevresinde görülür. Genellikle öpüşmeyle bulaşır. Taşıyıcı kişi hiçbir belirti görmese bile virüsü bulaştırabilir. Virüs dudak çevresinde ve tükürükte bulunabildiği için; ortak bardak, çatal vb. kullanımı ya da öpücük ile bulaşabilir.
HSV-2: Genital uçuğa neden olur. Cinsel organların; Vulva, vajina, serviks, anüs, penis, skrotum bölgelerinde görülebilir. Bazen dudakta da uçuk çıkmasına neden olabilir. Sıklıkla cinsel ilişki sırasında bulaşır. Genellikle 2-20 gün içinde belirti verir.
UÇUKTAN KURTULMA YOLLARI
Uçuğun günümüzde kesin bir tedavisi de bulunmamaktadır. Bu nedenle öncelikle virüsü kapmamaya özen göstermek gerekmektedir. Yabancılar ile temastan kaçınmak, cinsel ilişkide prezervatif kullanmak, ortak havlu vs. kullanımından uzak durmak gerekmektedir. Çeşitli ilaç tedavileri uygulanabilir. Rahatsızlığı hafifletmek için % 5 asiklovirli merhem gibi bir antiviral ajan kullanılabilir.

UÇUĞUN ÇABUK İYİLEŞMESİ İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Uçuğu hızla iyileştirmek için tetikleyici unsurların farkına varmak ve onlardan kaçınmak gerekir. Ayrıca; soğuk kompres veya buz uygulamalı, soğuk çay poşeti kullanmalı, güneş koruması olan dudak kremi sürmeli, sağlığını korumalı, doktorunun yazdığı antiviral ilacı kullanmalı, virüsü bulaştırmamak önemlidir.
Bunların dışında yapabileceklerinizden bazıları şunlardır:
– Aloe vera uçuk acısını azaltır ve iyileşme sürecini hızlandırır, bu nedenle uçuğu geçirmeye yardımcı olmak için iyidir.
– Uçuklu bölgeyi pamuklu çubukla ıslatıp, ardından tuza veya karbonata batırdıktan sonra üstüne sür. İki dakika bekledikten sonra suyla yıka. Bu işlemi birkaç kez tekrarlayabilirsiniz. Ancak bu işlem canınızı yakabilir.
– Vazelin kremi sürmek; iyileşme sürecini hızlandırmaya ve bakteriyel enfeksiyonlardan korunmaya yardımcı olur.
– Sarımsak içeriğindeki allisin maddesi nedeniyle enfeksiyonlara karşı vücuda büyük katkı sağlar. Bir diş sarımsağı havanda dövüp macun haline getirdikten sonra uçuk olan bölgeye sürün ve on dakika bekleyin. Ardından bölgeyi yıkayın. Bu işlemi gün içerisinde birkaç kez uygulayabilirsiniz. Lezyonlu bölgenin hızlı bir şekilde kurumaya başladığını ve uçuğun kaybolduğunu göreceksiniz.
– Uçuğa diş macunu uygulamak etkili tedavi yöntemlerinden biridir. Uçuk olan bölgeyi kısmen rahatlatan diş macunu, kesin bir tedavi yöntemi olmasa da iltihabın kurutulmasına yardımcı olur.
– Bal ve sirke antiviral özelliklere sahip olduğu için bu ikiliyi karıştırarak pamuk vasıtasıyla sürebilirsiniz. Bu yöntem uçuğun kısa sürede ortadan kalkmasına ve bölgenin daha temiz görünmesine katkı sağlayacaktır.

Çıban Sivilce ile Karıştırılmamalı


Bakteriler kıl köklerine yerleşir ve bu bölgede çoğalmaya başlarlar. Yağ bezesi kanallarına ya da kıl keseciklerine giren stafiokok isimli bakteriler genelde vücut içerisinde deri formu son derece geçirgen ve ince olan koltuk altı, kasık ve burun delikleri gibi noktalarda yaşarlar. Bununla beraber bedenin her bölgesine yayılıp yaşamaya uyum sağlayacak kabiliyette oldukları da söylenebilir. Peki çıban nedir, neden çıkar, tedavisi var mıdır?

ÇIBAN NEDİR?

Deri, dış ortamdaki kirlere ve tozlara karşı geçirgen değildir, vücudu bu dış faktörlere karşı korur. Her ne kadar vücut birçok koruma mekanizmasına sahip olsa da bir şekilde vücuda giren zararlı organizmalar yüzünden bazı komplikasyonlar meydana gelebilir. Bu organizmalardan ötürü ortaya çıkan problemlerden biri de deride gözlenen çıbanlardır. Genelde aniden, zararlı bakterilerin faaliyetlerine bağlı olarak meydana gelen, iltihaplı ve ağrılı bir çeşit döküntü olan çıban, döküntülü apse olarak da tanımlanabilir.

ÇIBAN NEDEN ÇIKAR?

1. Bakteriler
Stafilokok isimli bakteriler, kıl köklerine ulaştıktan sonra buralarda ürer ve çoğalırlar. Vücut bu bakterilerle mücadele etmeye başlar ve ölen bakteriler atık oluşturur. Atıklar deri altında oluşan keselerde birikir ve yumru şeklindeki yapıların oluşmasına sebep olur.
2. Bazı hastalıklar
Kansızlık, şeker hastalığı, böbrek yetmezliği gibi kimi hastalıklar neticesinde deride irinli yapılar oluşabilir. Bu irinli yapılar hastalık sırasında kullanılan ilaçların etkisi yüzünden bedenin farklı noktalarına sıçrayabilir. Zaman zaman hastalıklara bağlı olarak iç organlarda bile bu yapılarla karşılaşmak mümkündür.
3. Cilt hastalıkları
Cilt hastalıkları yüzünden deride irinli yapı oluşma ihtimali artar. Sedef hastalığı, mantar, egzama gibi hastalıklar deri üzerindeki bakteri sayısını artırabilir ve bölgesel olarak irinli yapılar ortaya çıkabilir.
4. Hijyene dikkat etmemek
Kişisel hijyene yeteri kadar önem verilmemesi sık sık çıban problemiyle karşı karşıya kalınmasına sebep olabilir. Beden temizliğinin doğru bir şekilde gerçekleştirilmediği durumda koltuk altı, kasık gibi bölgelerde irinli yapılar meydana gelebilir.
5. Dar giysiler
Kalçada çıban neden çıkar sorusunun yanıtlarından biri de dar ve hava geçirmeyen giysilerdir. Çok fazla dar pantolon ve hava geçirmeyen iç çamaşırları giymek, çıban oluşumu için uygun bir ortama zemin hazırlar. Hava almayan ve nemli halde bulunan kasık, kalça, koltuk altı, sırt gibi bölgelerde irinli yapılar oluşabilir. Bu sebeple pamuklu ve geniş giysiler tercih edilmelidir.
6. Hareketsiz yaşam
Spor ve egzersizden uzak hareketsiz bir hayat yaşayanlar çıban oluşumu konusunda risk sınıfı içerisinde olurlar.
7. Çok fazla yağlı besin tüketmek
Çok fazla yağlı besinler tüketmek deri üzerinde olumsuz sonuçların doğmasına sebep olabilir. Çekirdek, cips ve fast food gibi yiyecekler vücuttaki yağ oranını artırır. Fazla yağ da deri altında depolanarak çıban oluşumuna sebep olur.
8. Çok terlemek
Tiroit hastalığı ya da başka bir sebep yüzünden çok fazla terlemek, derideki gözeneklerin sürekli açık olmasına sebep olur. Eğer kişisel hijyene de önem verilmezse irinli yapıların oluşma ihtimali iyice artar.
9. Vitamin ve mineral eksiklikleri
Vücutta yeteri kadar vitamin bulunmaması, mineral eksikliği ve kansızlık vücudun bakterilerle mücadelesini doğru bir şekilde yapamamasına sebep olur. Dolayısıyla bu da çıban oluşumunu kolaylaştırır.

ÇIBAN NASIL GEÇER?

1. İlaç tedavisi
Çıban nasıl iyileşir sorusuna karşılık verilecek cevap doğrultusunda atılması gereken ilk adım bir doktora gitmek olacaktır. Genelde doktorlar ilk etapta ilaç tedavisiyle çıbandan kurtulmayı amaçlar. Deri üzerinde meydana gelen irinli yapıları yok etmek için çeşitli antibiyotikler reçete ederler. Bağışıklığı zayıf olanlar ve selülit problemi yaşayanlar için özel bir antibiyotik tedavisi gerekebilir. Bu antibiyotik ürünler doksisklin ve klindamisin türde olan ilaçlardır.
2. Tıbbi uygulamalar
İrinli yapıların el ile sıkılıp boşaltılması zararlı olacağı için genelde doktor kontrolünde bir müdahale gerekir. Bu sebeple ilk olarak çıbanın yer aldığı bölgenin uyuşturulması sağlanır. Daha sonra bir kesik atılır ve irin, drene etme tekniğiyle çekilip alınır. Aynı yöntem deri altına sızmış irin için de uygulanır ve bölgenin temizlenmesi sağlanır. Vücudun mikrop kapmasına engel olmak içinse ilgili bölge, gazlı bez ve plaster yardımıyla kapatılır.
3. Sıcak kompres
Henüz baş vermemiş ve deri üzerinde tam anlamıyla irin oluşturmamış çıbana ya da yumrulara önceden müdahalede bulunmak mümkündür. Problemli bölgeye gün içerisinde üç kez sıcak bir havluyla kompres yapılabilir. Bu sayede bölgenin temizliği sağlanmış olur ve irin oluşumu engellenir.
4. Bitkisel tedavi
Çıban tedavisinde bitkisel yöntemlerin uygulanması da mümkündür. Bazı bitkisel kürler ve yağlar ile irinli yapıları kurutmak ya da bu yapıların büyümesini engellemek tedaviyi kolaylaştırır. Genelde kara boynuz otu, keten tohumu, çay ağacı yağı ve bal ile yapılan krem aracılığıyla vücut irinli yapılardan arındırılabilir.
Pamuk üzerine birkaç damla hint yağı döküp, bu pamuğu çıbanın üstüne uygulamak çıbandaki zehrin dışarı çıkmasını sağlayabilir. Aynı şekilde zerdeçal da çıban tedavisine olumlu katkı sağlayan bir üründür. Bunun için bir bardak suyun ya da sütün içerisine bir çay kaşığı kadar zerdeçal tozu ilave edin ve kaynatın. Bu karışımı beş gün boyunca günde üç defa için.

Çıban ile Sivilcenin Farkı Nedir?

Sivilce ve çıban genellikle cilt üzerinde meydana gelen, benzer görünümde yapılardır. Ancak ikisi arasında önemli farkların olduğu söylenebilir. Kıl kökünden içeriye giren ve yağ dokusuna yayılan bakteriler, kanda yer alan alyuvarlar ile savaşmaya başlar. Bu savaşta alyuvar hücreleri ve stafilokok bakterisi ölür, bu organizmalar vücutta bir atık halinde kalır. Organizma atığı arttıkça cilt üzerinde bu atıkların birikmiş olduğu keseler deriye doğru uzanmaya başlar. Derinin sert formda olması halinde kese, vücudun içine doğru uzanıp baş verir. Bu konumda meydana gelen iz sivilce zannedilir. Çünkü irinli kısmı belirgin değildir ve yapı son derece küçüktür. Ancak zamanla irinli kısım büyür ve sivilceden daha farklı bir hale gelir. Sivilce patlatıldığı zaman kanar ve zaman içerisinde kurur. Çıban patlatmak iltihabın etrafa yayılmasına ve daha çok irin oluşmasına neden olur.