11 Ocak 2020 Cumartesi

Lupus Hastalığı



Yüzde ilk bakıldığında kelebeği anımsatan kırmızı kabarcıklar, lupus hastalığı yani halk dilindeki adıyla 'kelebek hastalığı'nın ilk belirtisidir. Eklem ağrılarıyla seyreden bu hastalık yalnızca cildi değil, aslında tüm vücudu da olumsuz etkiliyor. Lupus hastalığıyla ilgili bilinmesi gerekenleri, İç Hastalıkları Uzmanı Op.Dr. Sedat Işık anlattı



Lupus nedir? 

Yüzde kelebek tarzında kırmızı döküntülerin oluşmasından dolayı halk arasında kelebek hastalığı olarak da bilinen lupus, vücutta pek çok organı birden tutan romatizmal bir hastalıktır. Bu hastalık otoimmün olarak nitelendirilen hastalıklardandır. Otoimmün hastalıkları, kişinin bağışıklık sisteminin hatalı çalışması sonucu kendi hücrelerini yabancı madde olarak algılamasıdır.


Lupus nasıl ortaya çıkar? 

Lupus hastalığında da vücudun önemli bir yapı taşı olan kolajene karşı bir bağışıklık sistemi saldırısı söz konusudur. Hastalığın nedeni tam olarak bilinmemekle beraber genetik faktörlerin, çevresel faktörlerin ve hormonların etkisi olduğu düşünülmektedir. Özelikle de stres, ultraviyole ışınlar, bazı ilaçlar ve enfeksiyon gibi durumlar hastalığı tetikleyebilir. Kadın hormonlarından östrojen hastalığın oluşumunu artırır, testosteron ise azaltır. Hastalığın Diskoid Lupus Eritematozus (DLE) ve Sistemik Lupus Eritematozus (SLE) olmak üzere iki türü vardır.

Diskoid Lupus Eritematozus (DLE), hayati iç organları etkilemez ancak güneş ışığına maruz kalmış cildi etkiler. Diskoid (yuvarlak) deri lezyonları, iyileşme gösterdikten sonra ciltte sıklıkla izler bırakırlar.

Sistemik Lupus Eritematozus (SLE), DLE’ ye göre daha ciddidir. Cildi ve hayati organları etkiler. Tedavi edilmemesi durumunda yara izleri bırakabilen SLE burun ve yanakların köprüsünde kabarık döküntülere neden olur.



Lupus hastalığında ne tür belirtiler görülür? 

Hastalığın ilk evrelerinde kişide yorgunluk ve eklem şişmesi gibi yakınmalar olur. Lupusa bağlı eklem iltihaplanmaları genelde şekil bozuklukları ya da kalıcı hasar gibi sorunlara neden olmazlar. En önemli ikinci belirtisi ise deri, saç ve vücudun ıslak yüzeylerinde görülen bozukluklardır. Bu belirtiler farkı tipte olabilir. Yüz bölgesinde karşıdan bakınca gövdesi burun olan kelebekmiş gibi bir algı yaratan kırmızımsı döküntüler görülebilir. Ayrıca kişide sivilce, kurdeşen, harita tarzı görünüm, saç dökülmesi gibi diğer belirtiler de ortay çıkabilir.




Birçok lupus hastasında ışığa karşı duyarlılık görülür. Güneş ışınları ile ciltteki yakınmalar artabilir ve hastalık alevlenebilir. En önemli sorunlardan biri de bu hastaların bir kısmında böbrek tutulumu meydana gelmesidir. Bu durum ölümle sonuçlanabilir.. İlerleyen aşamalarda ise lupus hastalığının kan değerlerinde bozulma, mide ve bağırsak problemleri, bulantı, iştahsızlık gibi diğer belirtileri görülebilir. Hastalık tamamen ortadan kalmaz ancak belli dönemlerde ilaçlarla yatıştırılması mümkündür. Teşhis edildikten sonra çoğu kişide yorgunluk, kilo kaybı ve ateş gibi yakınmalar söz konusu olabilir.


Lupus hastalığı nasıl teşhis edilir? 

Hastalık, eklem ağrılarıyla kendini belli ettiği için bu tarz yakınmalarda bulunan kişilerde lupus hastalığından şüphelenilebilir. Tanı için öncelikle yapılması gerek ilk şey, bir antinükleer antikor (ANA) testi yaptırmaktır. Testin pozitif çıkması durumunda ise sonrasında Anti-ds DNA ve Anti-ENA testleri yaptırılmalıdır. Tanı çıkan sonuçlara göre verilir. Antinükleer antikor testinin pozitif çıkması lupus hastalığı için tek başına yeterli bir bulgu değildir. Aynı aileden anti-DNA olarak nitelendirilen test, lupus hastalığı daha öncü bir veri taşır.

Lupus hastalığı tedavi edilebilir mi? 

Lupus’ta, iyileşme alevlenme şeklinde seyreden bir hastalıktır. Bu süreçte kortizon dışı antiromatizmal ilaçlar yani hastalığın ilerlemesini yavaşlatan bir ilaçlar, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar ve sıtma ilaçları kullanılır. Tedavide en çok kullanılan ilaç ise kortikostreoidlerdir. Kortizon kullanımından önce ölümcül olabilen bu hastalık, bağışıklık sistemini iyileştirici tedaviler sayesinde kontrol altında tutulabilir. Ancak hastalığın sistemik olarak ortadan kaldırılması mümkün değildir.


Uyutmayan kaşıntılar UYUZ habercisi



Hastaların utanarak tedaviden kaçmasının hastanın kendisi ve çevresindekiler için risk taşıdığını belirten Cildiye Uzmanı Dr. Hatice Deniz Yardımcı uyuzun nasıl ortaya çıktığı ve tedavisi hakkında önemli bilgiler veriyor.


Son günlerde artış göstermesiyle paniğe yol açan uyuz hastalığı hayatı olumsuz etkiliyor. Şiddetli kaşıntıyla ortaya çıkan uyuz ilerleyen zamanda vücutta yaraların oluşmasına neden oluyor.
Uyuz nedir?
Uyuz; parazitlerin neden olduğu ve bulaştıktan sonra 2-3 hafta içerisinde şiddetli kaşıntıya neden olan bir deri hastalığıdır. Derinin altına giren uyuz parazitleri buradaki dokudan beslenir. Kaşıntı ile başlayan hastalık ilerleyen süreçte yaraya dönmektedir. Uyuz paraziti taşıyan insanlarla temas etmek hastalığın bulaşmasına neden olur.
Belirtileri
Özellikle parmak araları ve koltuk altı bölgelerini tercih eden uyuz geceleri ve sıcak banyo sonrası kendisini şiddetli kaşıntı şeklinde göstermektedir. Kaşıntıdan en sık etkilenen bölgeler; el bileği, karın ve genital bölgedir. Bunların dışında en sık görülen belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
Vücudun dayanılamayacak derecede kaşınması,
Tahriş olan deride yaraların oluşması,
Deride parazitlerin kemirerek oluşturduğu beyaz ince kanalların oluşması,
Kaşıntı ilaçlarına yanıt alınamaması,
Aile içinde birden fazla kişinin kaşınması
Kaşıntıların gece artması.
Uyuz neden olur?
Uyuzun nedeni insandan insana geçen mikroskobik ölçüdeki parazitlerdir. Halk arasında genel olarak uyuzun pislikten ortaya çıktığı algısı vardır. Ancak uyuz mikrobu temiz vücutlara da yerleşip üreyebilir. Uyuz her yaştan insana bulaşabilen bir hastalıktır. İnsanların kalabalık olduğu yerlerde ortaya çıkma oranı daha yüksektir. Sonbahar ve kış aylarında uyuz hastalığıyla karşılaşma ihtimali daha çok artmaktadır. AVM'lerde kıyafet kabinlerinde deneme yaparken de bulaşma olasılığı yüksektir.
Uyuzdan korunmak mümkün mü?
İnsanların toplu bulunduğu ortamlarda bulaşma ihtimali daha yüksek olan uyuzdan korunmak için;
Dışarıdan eve gelindiğinde eller mutlaka iyice yıkanmalı,
Uyuz taşıyan kişilerle temastan kaçınılmalı,
Uyuz hastası kişilerin eşyaları başkaları tarafından kullanılmamalı, tüm eşyaları kaynar suyla yıkanmalıdır
Yakın çevrede uyuz varsa temasta olan kimselerin şikayeti olmasa bile tedavi olması gerekir.
Tedavisi nasıl olur?
Uyuz hastalığına yakalanan kişiler toplumda yanlış algıya neden olduğu için utanmakta ve tedaviyi geciktirmektedir. Ancak çok hızlı yayılması nedeniyle belirtilerin ortaya çıktığı anda doktora başvurmak gerekmektedir. Tedavi edilmediğinde tüm vücuda yayılır ve tedavisi uzar. Uyuz tedavisi oldukça basit ve hızlıdır. Tedavi yaklaşık 10 gün sürmektedir. Uyuz olan hastanın birlikte yaşadığı kişiler de mutlaka gözlem altında olmalıdır. Tedavi sürecinde doktorun verdiği krem ve ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır. Kremler uygulanmadan önce banyo yapılarak vücut iyice temizlenmeli sonrasında krem uygulanmalıdır. Krem sürerken cilt kuru olmalıdır ve ilaç vücutta 8-10 saat arası kalmalıdır.
Tedaviden sonraki ilk birkaç hafta kaşıntılar devam edebilir. Bu durumda hastaya kaşıntı giderici ilaçlar tavsiye edilmektedir. Düzenli doktor takibi ile sorun çözülebilir.

Ciltteki kuruluk erken yaşlanmaya neden oluyor

 

Lokman Hekim Hastaneleri Dermatoloji Uzmanı Dr. Emine Sümeyye Ünal:- "Kuru deri daha erken kırışıyor ve yaşlanıyor. Genetik olarak belirlenmiş bir yaşlanma süreci olduğu gerçeğinin yanında koruyucu tedbirler alınırsa bu süreç yavaşlatılabilecek ve gecikti

İSTANBUL (AA) - Lokman Hekim Hastaneleri Dermatoloji Uzmanı Dr. Emine Sümeyye Ünal, "Kuru deri daha erken kırışıyor ve yaşlanıyor. Genetik olarak belirlenmiş bir yaşlanma süreci olduğu gerçeğinin yanında koruyucu tedbirler alınırsa bu süreç yavaşlatılabilecek ve geciktirilebilecektir." ifadelerini kullandı.
Ünal yaptığı açıklamada, ülke genelinde kış şartlarının etkili olmaya başladığına dikkati çekerek, rüzgar, soğuk ve nem eksikliğinin sebep olduğu derideki kuruluğa karşı tedbirler alınması gerektiğini belirtti.
Esas olanın bozulmuş deriyi düzeltmek değil, kendini yenileme özelliği olan deriyi korumak olduğunu ifade eden Ünal, "Kuru deri daha erken kırışıyor ve yaşlanıyor. Genetik olarak belirlenmiş bir yaşlanma süreci olduğu gerçeğinin yanında koruyucu tedbirler alınırsa bu süreç yavaşlatılabilecek ve geciktirilebilecektir.” ifadelerini kullandı. Ünal, derinin etkili, deri yapısına uygun nemlendiriciler ile nemliliğinin korunmasının her mevsim önemli olduğunu aktararak, uygun temizleyiciler ile derinin temizliğinin günlük yapılmasının da unutulmaması gerektiğini bildirdi.

- Beslenme alışkanlıkları da önemli

Emine Sümeyye Ünal, derinin nemini sağlarken kullanılan nemlendiriciler kadar beslenme alışkanlığının da önemli olduğunu belirterek, “Sağlıklı, dengeli ve düzenli beslenmek, bol su tüketmek ve gülümsemek deri sağlığınız için olumlu etkilere sahiptir.” değerlendirmesinde bulundu.
Ünal, şunları kaydetti:
"Sağlıklı ve dengeli beslenme, doğal, mevsiminde yetişmiş besinleri tüketmektir. Su tüketimi önemlidir. Asit oranı yüksek sanayileşmiş sıvıları tüketmemelisiniz. Kefir, ev yoğurdu, lahana turşusu, pancar turşusu, hurma doğal prebiyotik ve probiyotik içeriği zengin besinlerdir. Aşırı karbonhidrat ve protein tüketiminden kaçınılmalıdır. Mevsim sebzeleri, meyveleri, deniz ve kültür balığı, taze et, doğal ve ortamında yetişmiş tavuk, kuru tohumlar (nohut, fasülye, mercimek gibi tahıllar, çiğ badem, fındık, fıstık) yeterli ve dengeli tüketildiği takdirde sağlıklı bir bünyeye yetecek mineral ve vitamin desteğini sağlayacaktır.”

- "Sigara içenlerde deri yaşlanması beklenilenden çok daha erken başlar”

Sigaranın, dokuların ve organların kaliteli oksijenlenmesini bozduğunu belirten Ünal, kıl köklerinin yapı ve kalitesini bozarak siyah nokta ve iltihaplı sivilcelere davetiye çıkartan sigaranın, deride elastikiyet kaybını da tetiklediğini aktardı.
Ünal, “Doğal olarak her deride bulunan bağışıklık sistemi hücrelerini olumsuz etkileyerek birçok deri rahatsızlığına davetiye çıkarır. Sigara içen bireylerde deri yaşlanması beklenilenden çok daha erken başlar.” değerlendirmesinde bulundu.

Austin’s TeVido BioDevices opens up vitiligo skin treatment to more people



Isha Dhar was about 5 years old when patches of her legs began losing pigment in the skin because of vitiligo.
Throughout her life, people have stared at her and asked rude questions.
The Austin woman has tried many treatments for the autoimmune disease including medications, photo therapy and surgical treatments, and recently she tried a skin cell grafting treatment called TruPigment. Typically people would have to travel to a handful of select specialized centers to have this treatment done.
Doctors have to have a lab with specialists who know how to process the skin tissue in order to offer this treatment. Dr. Ammar Ahmed, a dermatologist at Ascension’s Central Texas Center for Pigmentary Disorders inside the University of Texas Physicians Clinic, said it isn’t feasible for most dermatologists to offer it in their offices.
Now an Austin company has figured out a way to let doctors across the country offer individualized cellular grafting to their patients without doctors setting up their own labs.
Using overnight mail — or in the case of Ahmed’s patients like Dhar, messenger service — TeVido BioDevices becomes the lab for these doctors.
For TruPigment, doctors send to TeVido BioDevices a sample of healthy cells taken from a patient in an area that is not affected. TeVido then separates the skin structure from the healthy living cells and creates a transplant of living cells in a syringe that doctors can spread onto the affected area.
The samples and the treatment are surrounded by cold packs to keep them viable while they are shipped or driven to and from the lab.
Doctors need to prepare the area to receive what Bosworth calls “skin sauce,” and doctors will create a barrier of Vasoline to keep the sauce in place and apply a bandage, which comes off in about a week.
Laura Bosworth, CEO of TeVido Biodevices, likens TruPigment to sodding or reseeding your grass.
In about three days, Bosworth said, cells begin to graph to the skin site and start producing healthy pigment cells in that area. Usually people can notice something is happening in about one to two months, Bosworth said. The full effect happens in six to nine months.
Dhar had the transplant in early October and can see light pigment returning to the area, but it will take months before she will know how effective the treatment was.
Bosworth’s initial idea for setting up the lab and TruPigment treatment was to help with post-surgical breast cancer patients who want nipple reconstruction surgeries, but she says her investors felt it would take too long and be too risky to start with that. That treatment would include not just pigmentation but 3-D bioprinters and fat grafts.
Instead, she started with pigmentation and found a disease that needed pigmentation replacement.
Right now Ahmed has done the treatment on four local patients. TeVido BioDevices is in talks with 15 other clinics.
The treatment is for people who have vitiligo on small parts of their body, but not whole areas, Ahmed said, and it’s ideal for areas where other treatments have not worked. It also can’t be in an area where vitiligo is spreading.
The area, he said, can be as large as three hands. The donor site is usually an area that is hidden by clothing because it does leave a scar, and the donor site can be as small as one-fifth the size of the transplant site.
There is some tenderness at first in the donor site and in the transplant site because of the prep work.
Several patches can be treated at the same time, but it’s typically not covered by insurance. Each treatment costs between $2,000 and $4,000, but the hope is that this would be a permanent solution.
“If it is something that is causing you a lot of hurt and tension, the cost spending hopefully would be worth it,” Dhar said.
She didn’t know if she would do it again until she sees the final results. It hurt more than she was anticipating.
“I’m going to see how it goes,” she said. “Dr. Ahmed seemed optimistic.”
“It’s nice to have medical treatments and surgical treatments,” Ahmed said. “It’s not true that there is no treatment for vitiligo. We can create improvements.”

CİLDİYE HANGİ HASTALIKLARA BAKAR ?


Dermatoloji bölümü hakkındaki yetersiz bilgiler nedeniyle vatandaşlar yanlış bölümlerde çare arıyorlar. Özellikle dermatolojinin baktığı hastalıklar bilinmiyor. Dermatoloji bölümüne dair detaylı bilgi almak ve dermatolojinin baktığı hastalıkları öğrenmek isterseniz haberimizin devamını okuyabilirsiniz. Peki ama dermatoloji nedir? Dermatolojik hastalıklar nelerdir?

Dermatoloji hangi hastalıklara bakar?

  • Deri (cilt) hastalıkları: Psoriasis (sedef hastalığı), vitiligo, liken planus, egzama, akne, siğil, benler, mantar enfeksiyonları, ürtiker (kurdeşen), uyuz
  • Saç hastalıkları: Saç dökülmesi, saç bitlenmesi, mantar enfeksiyonları
  • Tırnak hastalıkları: Tırnak mantarı, tırnak batması, tırnak şekil bozuklukları
  • Ağız içi mukoza hastalıkları: Oral aft, dil yaraları
  • Deri enfeksiyonları: Selülit, fronkül, karbonkül, impetigo
  • Cilt kanserleri
  • Behçet hastalığı
  • Cinsel yolla bulaşan hastalıklar: Sifiliz, genital herpes, genital siğil (HPV), gonore (bel soğukluğu)

Akneye Karşı Alınacak Önlemler



Halk arasında ergenlik sivilcesi olarak bilinen ‘akne’ 12-25 yaş arası bireylerin yüzde 85’ini etkileyen ve ergenlik döneminde en sık görülen deri hastalıklarından biri. Çoğunlukla genetik faktörlerin neden olduğu bu minik davetsiz misafirler kişinin yaşam kalitesini ciddi ölçüde bozabiliyor.


Akne; hastalarda anksiyete, sosyal izolasyon, özgüven eksikliği ve depresyon gibi psikolojik etkiler oluşturabiliyor. Akneli bireylerde işsizlik oranının daha yüksek olduğunu görüyoruz. Akneye çoğunlukla genetik etkenler neden olsa da kişisel ve çevresel faktörler de zemin hazırlayabiliyor. Ancak alacağımız bazı basit önlemlerle akneden büyük ölçüde korunmak mümkün.

Stresi yönetmeyi öğrenin: Vücutta artan stres hormonları bağışıklık sistemini baskılayarak, akneye neden olan bakterinin etkisini ve çoğalmasını artırıyor. Yapılan çalışmalar; stresin bağırsaklardaki faydalı-zararlı bakteri dengesini de bozarak akneye yol açabildiğini gösteriyor. Bu nedenle günlük yaşantımızda stresten uzak durmak çok da mümkün olmadığı için, stresi yönetmeyi öğrenmek, gerekirse uzmandan destek almakta fayda var.

Protein tozundan uzak durun: Vücut geliştirmek için kullanılan protein tozları ve androjen içerikli ilaçlar akne gelişmesine ve aknenin şiddetlenmesine neden olabiliyor. Bu hastalarda akne lezyonları yüz dışında sırt ve omuzlarda da gelişiyor. Bu nedenle protein tozundan uzak durun. Ayrıca kullanılan bazı ilaçlar ve B2, B6 ve B12 vitaminleri de akneye neden olabildiğinden doktor önerisiyle kullanın.


Sütü aşırı tüketmeyin: Yapılan çalışmalar; UHT sütler ve süt ürünleri ile özellikle yağı tam olarak alınmış yağsız sütlerin fazla tüketiminin de aknenin gelişiminde daha etkili olduğunu ortaya koyuyor.Endüstriyel yağsız süt, işlem sırasında değişime uğraması ve daha az oranda östrojen içermesinden dolayı akneyi artırabiliyor.

Batı tarzı beslenmeden vazgeçin: Son yıllara kadar diyetin akne ile doğrudan ilişkisinin olmadığı dermatolojide bir doktrin olarak kabul ediliyordu. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar ve gelişen tıbbi bilgiler diyetin akne gelişiminde etkili olabileceğini gösteriyor. Bu çalışmalarda özellikle glisemik indeksi yüksek karbonhidratlı gıdalar ve batı tarzı (fast food) yüksek kolesterol, yağ ve kalori ağırlıklı beslenme akne gelişimine neden olabiliyor. Bu nedenle batı tarzı beslenmeden kaçının. Akdeniz tipi beslenmeye özen gösterin.

Kozmetiklere dikkat edin: Kullanılan bazı kozmetik ürünlerin içerdikleri çinko, bakır, resveratrol, kaolin, esansiyel ve bitkisel yağlar ovalama şeklinde kullanıldıklarında bazı kişilerde akneye neden olabilmektedir. Akne hijyen eksikliğinden kaynaklanmıyor. Hijyen nedenli olsa daha çok ayaklarımızı etkilerdi. Yüzün çok sık yıkanması aknenin şiddetlenmesine neden olabilir. Deri tipinize uygun ürünleri doktor önerisiyle kullanın.


Probiyotiklere sofranızda yer verin: Sindirim sistemimizde yaşayan bakteri, virüs ve mantarlardan oluşan mikroorganizma topluluğuna mikrobiyata adı veriliyor. Yapılan çalışmalar mikobiyatanın deri sağlığımız üzerinde etkili olduğunu gösteriyor. Bağırsak sağlığında önemli bir yeri olan probiyotik besinlere sofranızda yer verin.

Sindirim sistemimizde yaşayan bakteri, virüs ve mantarlardan oluşan mikroorganizma topluluğuna mikrobiyata adı veriliyor. Yapılan çalışmalar mikobiyatanın deri sağlığımız üzerinde etkili olduğunu gösteriyor. Bağırsak sağlığında önemli bir yeri olan probiyotik besinlere sofranızda yer verin.

Erişkin yaşta şiddetli akneli hastalarda prostat kanseri gelişim riski artıyor. Öyle ki bilimsel bir çalışmada; erişkin erkeklerde görülen şiddetli akne ile ileri yaşlarda prostat gelişim riskinin 6 kat arttığı ortaya koyuluyor. Akneye neden olan mikroorganizma, prostat dokusunda kronik inflamasyon oluşturarak ve/veya hormonal faktörlerin etkisi ile prostat kanseri gelişme riskini artırıyor.


30 Aralık 2019 Pazartesi

Northwestern University Licenses Promising Autoimmune Technology to Temprian Therapeutics


Initial program includes the development of a treatment to reverse vitiligo, a skin pigmentation disorder affecting 50 million people worldwide


Temprian Therapeutics Inc., a Chicago-based startup company dedicated to developing therapies for autoimmune disease, announced today the in-licensure of a pending composition-of-matter patent for a DNA-based drug encoding the modified heat shock protein, HSP70i, from Northwestern University. The patent forms the backbone for TT-01, a drug under development by Temprian Therapeutics. The initial program for the technology is to reverse loss of skin color in the skin disorder vitiligo, which is caused by the immune system attacking melanocytes (pigment producing cells). The announcement was made at the Drug Development Summit in Boston, Massachusetts.
Vitiligo is progressive and can lead to total loss of pigmentation over time. The disease affects in excess of 50 million people worldwide; in the United States over 2.5 million people suffer from vitiligo. Comorbidities include hypothyroid disease, alopecia and depression. Vitiligo is highly stigmatizing, often resulting in discrimination.
The lead inventor of the licensed technology Dr. Caroline Le Poole, is a professor of Dermatology, Immunology and Microbiology at Northwestern University, Feinberg School of Medicine. The National Institute of Health (NIH) has awarded over $4.5M to research and develop this technology. Dr. Le Poole co-founded Temprian with the objective to bring the technology to a clinical application.
Earlier this year Temprian completed a Pre-Investigational New Drug (Pre-IND) meeting with the U.S. Food and Drug Administration (FDA) and raised $325,000 of seed financing, according to the company’s CEO Dr. Kettil Cedercreutz. “We are planning to start clinical trials in 2021. Upon attaining FDA approval TT-01 would secure market exclusivity for twelve (12) years as a new biologic.”    
Vitiligo is a familial disease typically triggered by stress. The stress causes affected cells to express HSP70i, a heat shock protein that triggers an immune response. TT-01 would be administered via needle-less injections of DNA coding for the modified HSP70i. The treatment tempers the immune response systemically, allowing the skin to repigment. The technology has been tested in mice and swine models, as well as in vitro and ex vivo in humans. Research results have been reported in Science Translational Medicine and The Journal of Investigative Dermatology. The figure below shows repigmentation in swine over 27 weeks.
ABOUT THE COMPANY: Temprian Therapeutics Inc. is an early stage company dedicated to developing treatments for autoimmune disease, most notably vitiligo. The company is incubated at MATTER, Chicago. Temprian Therapeutics works closely with the patient community in the development of a market-oriented solution for the treatment of vitiligo.

Licensing agreement, combined with the results of Pre-IND meeting, keeps TT-01 on schedule for Phase I/II clinical trials.

Tofacitinib Krem Plus + UVB ile Yüz Vitiligo Tedavisi

Günde iki kere 2% Tofacitinib Cream Plus UVB Yüzdeki Vitiligoları iyileştirir.


     
  Amerikan Dermatoloji Akademisi Dergisi'nde yayınlanan küçük bir pilot çalışmanın sonuçlarına göre, dar bantlı ultraviyole B (NBUVB) uygulamasına ek olarak günde iki kez % 2 tofacitinib krem, yüz vitiligo semptomlarını iyileştirme umudu verdi.

Yüzü vitiligolu hastalar, Teksas Güneybatı Tıp Merkezi'ndeki Pigmenter Bozukluklar Kliniği'nden (n = 11, ort. Yaş, 44 yıl) alındı. Çalışmaya sadece haftalık üç kez NBUVB fototerapi veya güneş ışığına maruz kalmanın yanı sıra topikal kortikosteroidler veya kalsinörin inhibitörleri ile yarar sağlamayan hastalar dahil edildi. Tedavi, yaklaşık 3 aylık bir süre zarfında üç kez haftalık NBUVB'ye ilaveten günde iki kez% 2 tofacitinib kreminden oluşuyordu. 3 aylık takipte araştırmacılar, her katılımcıda yüz Vitiligo Bölgesi Önem İndeksi ile depigmentasyon miktarını ölçtüler.

Ortalama takip süresi 112 (dağılım, 84-156) gündü. Yüz Vitiligo Alan Şiddet İndeksinde % 70 (% 50 -% 87 aralığında) ortalama iyileşme başlangıçtan 3 aya kadar izlendi (0.8 [dağılım, 0.1 ila 2.25] vs 0.23 [dağılım, 0.03 ila 0.75] , sırasıyla). 30 g'lık tofacitinib tüpü 320 dolara mal oluyor, ancak küçük uygulama alanı nedeniyle ilaçlar her hastaya ortalama 90 gün dayanıyordu. Hiçbir yan etki bildirilmedi.


Çalışma kısıtlamaları, küçük örneklem büyüklüğünü, sadece yüze kullanımını ve kontrol gruplarının bulunmamasını içeriyordu.

Araştırmacılar “Daha büyük örneklem büyüklüğü ve uzun vadeli takip ile gelecekteki kontrollü çalışmalar yapılmalıdır” dedi. “Doğrulayıcılarsa, topikal tofacitinib, vitiligo için tedavi edici ve faydalı bir katkı olabilir.”

Vitiligo hastalarında Madagaskar'da vitaminoterapi ile birlikte çok güçlü topikal kortikosteroidlere verilen tedavi yanıtları



Vitiligo'nun Madagaskar'daki yönetiminde araştırmacılar, çok güçlü topikal kortikosteroidleri (TCS), vitaminoterapiyi (B12 ve C) ve mikrotravazmın baskılanmasını birleştiren terapötik bir protokolün başlamasından 10 yıl sonra elde edilen sonuçları değerlendirdi. Araştırmaya, çok güçlü TCS (10 gün boyunca iki uygulama / gün ve daha sonra 10 gün boyunca bir uygulama / gün), 20 gün boyunca oral C vitamini 500 mg / gün birleştiren tedavi protokolünü izlemeyi kabul eden hastalar dahil edildi. günler ve oral vitamin B12 20 gün boyunca 100 mg / gün. Detaylar vitiligolu 308 hasta (ort. Yaş 33.3) idi. Bu prospektif ve tanımlayıcı çalışmaya göre, 239 hasta mükemmel terapötik uyum göstermiş ve düzenli takiplere katılmıştır. 14 yaşından küçük 50 hastada mükemmel repigmentasyon gözlendi. 31 hastada, 1 yıldan daha az sürede gelişen lezyonlar mükemmel tedavi yanıtına sahipti. 108 hastada olağanüstü repigmentasyon ile lokalize lezyonlar tedaviye olumlu yanıt verdi. Bu bulgular, terapötik yanıtın gençlik için, 1 yıldan daha az evrim geçirmiş lezyonlar ve vitiligonun yüz ve boyun yerleşimi için daha iyi olduğunu göstermektedir.

Araştırmacılar vitiligo için topikal kalsinörin inhibitörlerinin kullanımını teşvik ediyor



Topikal kalsinörin inhibitörleri vitiligo hastalarında, monoterapinin çocuklarda ve yüz ve boyun lezyonlarında etkili olduğu ortaya çıkarak olumlu bir cevap verebilir.
Ji Hae Lee, MD , “ Bulgularımız, [dar bant UV-B] 'nin eş zamanlı kullanımıyla iyileştirilmiş tedavi yanıtını gösteren Janus kinaz inhibitörleri hakkındaki son raporlarla tutarlıdır ve fototerapi ve [topikal kalsinörin inhibitör] tedavisinin sinerjistik rolünü yeniden doğruladı”, Ji Hae Lee Doktora , dermatoloji bölümünden St. Vincent's Hastanesi, Tıp Fakültesi, Kore Katolik Üniversitesi ve meslektaşları yazdı.
Araştırmacılar Medline, Embase, Web of Science ve Cochrane Library veri tabanlarını araştırmış ve topikal kalsinörin inhibitör (TCI) mekanizması üzerinde 11, TCI monoterapisinde 36, TCI artı fototerapi ve biri TCI bakım terapisinde 11 çalışma tanımlamışlardır.
Etki mekanizması, tedavi cevapları, TCI'lerin bakım tedavisi ve güvenlik için kullanımı sistematik derlemenin odağını oluşturdu. Repigmentasyon dereceleri en az ılımlı (% 25 repigmentasyon), en az ılımlı (% 50 repigmentasyon) ve işaretli (% 75 repigmentasyon) olarak derecelendirilmiştir.
TCI tedavisine tedaviye yanıtı değerlendirmek için kırk altı çalışma seçilmiştir; TCI monoterapi grubunda 941, TCI artı fototerapi grubunda 558 olmak üzere 1.499 hasta çalışmaya dahil edildi.
TCI monoterapisinde, 21 çalışmada 560 hastanın% 55'inde (% 95 CI,% 42.2 -% 67.8) hafif bir yanıt, 23 çalışmada (% 95 CI, 28.2), 619 hastanın% 38.5'inde orta derecede bir cevap elde edildi. % -48.8%) ve 19 çalışmada 520 hastanın% 18.1'inde belirgin bir yanıt elde edildi (% 95 CI,% 13.2 -% 23.1).
Çocuklarda TCI monoterapi tedavisi yanıtı için, araştırmacılar beş çalışmada 162 hastanın% 66.4'ünde (% 95 CI,% 43.2 -% 89.7)% 66.4'ünde hafif bir yanıt ve beş çalışmada (% 95 CI)% 31.7'sinde belirgin bir yanıt bildirdi % 6.7 -% 56.8).
Yüz ve boyundaki lezyonlar, 14 çalışmada 312 hastanın% 73,1'inde hafif yanıt ve 16 çalışmada 353 hastanın% 35,4'ünde belirgin bir yanıt ile en fazla iyileşmeyi göstermiştir . Gövde ve ekstremitelerdeki lezyonlar, yedi çalışmada 153 hastanın% 34.2'sinde hafif bir yanıt ve sekiz çalışmada 185 hastanın% 2.3'ünde belirgin bir yanıt vermiştir. El ve ayaklardaki lezyonlar, üç çalışmada 48 hastanın% 15.1'inde hafif bir yanıt gösterirken, dört çalışmada 52 hastada belirgin bir yanıt görülmedi.
TCI plus fototerapide, sekiz çalışmada 433 hastanın% 89.5'inde (% 95 CI,% 81.1 -% 97.9) hafif bir cevap, 10 çalışmada 486 hastanın% 72.9'unda (% 95 CI) orta derecede bir yanıt elde edildi. Dokuz çalışmada (% 57,6 -% 88,2) ve 490 hastanın% 47,5'inde belirgin bir cevap elde edildi (% 95 CI,% 3,06 -% 64,4).
TCI artı fototerapi ile tedavi edilen yüz ve boyun lezyonlarında, dört çalışmada 103 hastanın% 93.7'sinde hafif bir yanıt ve dört çalışmada 103 hastanın% 55.2'sinde belirgin bir yanıt elde edildi. Gövde ve ekstremitelerdeki lezyonlarda, üç çalışmada 161 hastanın% 85,3'ünde hafif yanıt, üç çalışmada 161 hastanın% 16,1'inde belirgin bir yanıt elde edildi. El ve ayak lezyonları analiz edilmedi çünkü bu grupta iki çalışmada yanıt oranı minimaldi.
En sık bildirilen advers olaylar, yanma hissi, kaşıntı ve eritem idi, ancak ek tedavi gerektirmedi.
Araştırmacılara göre, iki terapinin sinerjik etkileri olduğu için fototerapi uygulanan vitiligo hastalarında TCI tedavisi teşvik edilmelidir. Üstelik, remisyonu sürdürmek için TCI'lerin kullanılması, vitiligoların yüksek tekrarlanma oranı göz önüne alındığında, umut verici olabilir. Abigail Sutton tarafından